Paylaş
Bu ülkenin insanları bazı şeylerden çok çabuk vazgeçebilir, bazılarından da taş çatlasa dönmezler.
Ekonomik koşulların yoksulluğa ittiği, gençliğin dürüstlüğü bırakmak zorunda kaldıkları, baklava tepsisi çalmaktan ev soymaya kadar hırsızlık suçlarına bulaştıkları, hatta namus duygusunu terk edip vücutlarını bile sattıkları görülmemiş şey midir?
Öbür uçta, hali vakti yerinde hiçbir şeye muhtaç olmayan insanlarca başvurulan sahtekârlıkların da tüketim toplumunun ahlak ölçüleri ile caiz görüldüğü hep yaşanan bir olgu değil mi? Toplumun bunlara yavaş alıştığı, hatta pekçoğunu kanıksadığı bir gerçek.
Ama, iki şey var ki, bunlar şimdiki toplum düzeninde bile hoş görülmüyor.
Biri, vatan hainliği. O hâlâ affedilmez.
Öbürü de belki çok şaşacaksınız ama, tuttuğu futbol takımını bırakıp, başkasını tutmaya başlamak. Parti değiştirmeyi, hatta eş değiştirmeyi bile hoşgörü ile karşılayabilen bir toplum, takım değiyştirmeyi affetmiyor. Daha doğrusu, o iş çocuklukta nasıl başlamışsa ömür boyu hep öyle sürmekte. Koşullar dolayısıyla çok şeyden vazgeçip dönmek zorunda kalan insanlarımız, ‘‘Bari bundan dönmeyeyim de kendime saygım büstütün yıkılmasın!'' diye düşünmekteler belki de.
Tuhaftır, takım değiştirmeyi hoş görmeyen insanlar profesyonel futbolcuların kulüp değiştirmesine aynı hoşgörüsüzlük ile bakmazlar. ‘‘Ekmek parası; elbet kim daha çok verirse oraya gider'' denir. Özde, geçimin zor, sosyal düzenliğin de zayıf olduğu bir ülkede herkesin yapabileceğini profesyonel futbolcunun da yapması çok kişiyi fazla kızdırmaz, üzmez; hatta onunla kader birliği duyanlar bile vardır.
Hakan, her türlü profesyonel oyuncunun yapabileceği gibi ayaklarının hakkı için İtalya yollarına düşmüş olsa kimse ayıplamaz, kimse ona vatan haini demez. Şimdi de demiyor.
Ama, kulübü borca batırdıktan sonra, onu, esir pazarında köle dolaştırır gibi Avrupa'nın zalim profesyonellik dünyasında satılığa çıkarmış olan zihniyete milyonlarca insanın ne kadar kızdığını, isyan ettiğini duymuyor musunuz? Hele, 'Gol Kralı Hakan' kös kös geri gelince, yüreklerden yükselen lanetlemeler ayuka çıkmakta. Arkadaşlarının yağdıracağı ortalardan gol çıkarmak için kale önlerinde bencilce bekleyişlerine kızanlar bile artık ona kızmıyor. Tam tersine, futbol âlemine egemen olan acamasız paragözlülük yüzünden bu durumlara sürüklenmiş olması ülkenin bir yığın insanı ile onun arasında yeni bir kader birliği yaratmış durumda: Sistem kurbanlığı.
Böyle insan çok yok mu Türkiye'de? Oluşumunda ve ayakta kalışında hiç dahli olmadığı halde körolası ekonomik ve sosyal düzenle, daha doğrusu düzensizlikle bütünleşmek zorunda kalan ve bu yüzden oradan oraya, çıkmazdan çıkmaza sürüklenen çaresiz insanlar.
Bu durumun en kötü yanı, insanları vazgeçemeyeceklerini, bırakamayacaklarını düşündükleri şeylerden soğutmasıdır. Hakan'ın içindeki o kolay anlatılmaz Galatasaray kırgınlığını, bütün sevmelerine karşın Türkiye'ye kırılan, hatta günün birinde doğdukları toprakları bırakıp giden insanlarda da görmez misiniz?
Paylaş