Paylaş
Doğrusu, fırsatçılığın bu ölçülere varacağı düşünülemezdi.
Yahut, okuma bilmezliğin.
‘‘Yüz kızartıcı suçlar’’ı dokunulmazlık dışında tutan Anayasa değişikliğinin Meclis gündemine gelişini fırsat bilenler, yürürlükteki düzenlemenin bir başka yönünü değiştirmeye kalktılar.
Basında ve Meclis dışındaki çevrelerde de o başka yön konusunda müthiş bir telaş.
Neymiş, dokunulmazlığın söz konusu olunca da işlemeyeceğini söyleyen hüküm korkunç bir sınırlama getiriyormuş.
Bunu, ‘‘Dokunulmazlık konusunu bütünüyle ele alıp yeniden düzenleyelim’’ diyerek ileri sürseler, yine iyi. Hayır, söz konusu hüküm sanki ilk kez yeni değişiklikle getirilmekteymiş gibi öküz altında buzağı aranıyor.
Oysa, birazcık okuma yazması olan herkes anlar ki, bu istisna bakımından yürürlükteki hüküm ile yeni madde metni arasında özde hiçbir fark yoktur. Hatta, fark varsa, bunun dokunulmazlıktan yana bir fark olduğu bile söylenebilir.
Her iki metinde de, ‘‘Seçimden önce veya sonra suç işlediği ileri sürülen bir milletvekili, Meclis'in kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz’’ dendikten sonra, sıra istisnalara geliyor.
Yürürlükteki metin, bu bakımdan iki istisna saymakta: Ağır cezayı gerektiren suçüstü hali ve ‘‘seçimden önce soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla Anayasanın 14. maddesindeki durumlar’’.
Getirilen metin, bölücülük ve sınıf diktatörlük gibi siyasal suçları kapsayan ikinci istisnayı kaldırarak bir bakıma bu konudaki dokunulmazlığı daha da güçlendirmiş oluyor. ‘‘Ağır cezayı gerektiren cürümlerde suçüstü hali’’ ise, her ikisinde de var. Tek fark, getirilen değişiklikte bu istisnadan iki kere söz edilmiş olmasıdır: Biri sorguya çekilme ve yargılama, öbürü de tutulma ve tutuklama bakımından.
Durum böyleyken, ‘‘ağır cezayı gerektiren cürümlerde suçüstü hali’’ni bahane ederek ortalığın karıştırılması, hem yüz kızartıcı suçlarda dokunulmazlık zırhını kaldıran değişikliği önlemeye, hem de gerektiğinde çete bağlantılarını korumaya yönelik kötü niyetli bir girişimden başka ne olabilir?
Şöyle ya da böyle, getirilmek istenen değişiklik karşısındaki direnişin gücü belli. Kamuoyunda uyandırılmaya çalışılan tepkinin yeni bir gizli oylamada fazla etkili olacağını sanmak da fazla iyimserlik.
O zaman, konuyu bir başka yönüyle yakalamaktan başka çare yoktur: Görüşmeler sırasında Meclis kürsüsünden söylenenleri ‘‘senet’’ sayıp yüz kızartıcı suçlar konusundaki dosyaları birer birer açmak.
Refah Partisi'nden Kahramanmaraş milletvekili Mustafa Kamalak, ‘‘Getirin bu suçlara ilişkin dosyaları, dokunulmazlıkların kaldırılması lehinde oy verelim!’’ demedi mi? Gerçi, dokunulmazlıklar konusunda grup kararı alınmaz; ama, kendisine ‘‘grup adına’’ uzun süreli konuşmak üzere söz verilmiş olan sayın milletvekili konuşurken bütün grubun böyle davranacağını o kadar sık vurguladı ki, sözlerinin bağlayıcılığından şüphe etmek yanlış olur.
Üstelik, dosyaları görüşen karma komisyonda ve komisyon kararının oylanacağı genel kurulda gizli oy yahut özel çoğunluk koşulu da yok.
Paylaş