Mümtaz Soysal: Sanal gemi öpülmez

Mümtaz SOYSAL
Haberin Devamı

Cuma günü İstanbul'dan yola çıktı; bu sabah Samsun'a varmış olacak. İçinde Mustafa Kemal'i canlandıran aktör Hüseyin Köroğlu var. Ama, geminin ne kendisi ‘‘Bandırma’’, ne de adı. Tam tersine, en yeni firkateynlerden, ‘‘Yavuz’’.

Asıl Bandırma'dan kalan ise, küçük bir maket; gerçek Yavuz'dan da müzelik birkaç parça.

Şimdi, eski Bandırma'yı ‘‘canlandırmak’’ için Samsun'da başlatılan 200 milyarlık bir proje var; ama o da, Çanakkale'deki uyduruk ‘‘Nusret’’ten biraz farklı olarak, betondan değil de sactan yapılma, karaya oturtulmuş, yüzmeyen bir ‘‘müze’’ olacak. Gezdiğinizde, kendinizi sahici Bandırma'nın güvertesinde ‘‘sanmaya’’ zorlayacaksınız. Gemilerin öpülesi olabileceğine inansanız bile, böyle bir ‘‘sanal’’lığı öpmek gelir mi içinizden?

Kaybolup gitmiş gemileri böyle canlandıranlar var elbet dünyada. Örneğin, ünlü isyanıyla filmlere konu olmuş Bounty yelkenlisinin sinema için yapılan ‘‘aynısının tıpkısı’’ tekne, Sydney limanının Büyük Köprü ve modern Opera Binası arasındaki rıhtımında, ama yüzüyor. Çünkü gemiler, karada ölü balık gibi durmak için değil, suda yüzmek için yapılır. Nitekim, Bounty de, arada sırada rıhtımdan ayrılıp liman içinde turist bile gezdiriyor. Yelken açmadan, içine yerleştirilen küçük motor sayesinde.

Portekizlilerin Lizbon rıhtımlarına bağladıkları, geçen yüzyıl başlarının ‘‘D.Fernando II e Gloria’’ adlı yelkenli de öyle; aslı yok olduktan sonra yeniden yapılma. Ama, yapay olarak eskitilmiş haliyle, aslının aynısı.

En doğrusu, tarih değeri olan tekneleri olduğu gibi saklamaktır: Nelson'un Victory'si, Kaptan Scott'un Discovery'si, Yunanlıların Averof'u gibi.

Denizciliği çocuklarına sevdirmek isteyen uluslar, büyük olaylara karışmış olmayan, ama gemiciliğin tarihi için ilginç sayılan tekneleri saklarlar. Londra doklarında buharlı dönemin başlangıçlarından kalma ‘‘istimbot’’lar sergilenir.

Oktay Kaptan'ın yılmadan usanmadan resimlerini bayram kartlarına bastığı şileplerden saklanan var mı? Söğütlü ve Ertuğrul yatları nerede? Antares Şirketi'nin ‘‘halen çalışan en eski gemi’’ diye resmiyle duyurduğu 1873 yapısı Demirhisar hálá yüzüyor mu? Büyük ahşap şileplerin en büyüğü ve en eskisi olan Hisar vapuru 1937'de Riva önlerinde fırtınadan batmasaydı, saklayabilecek miydik? Mustafa Kemal Paşa'nın İstanbul'a ilk giren askerlerini taşımış bir ‘‘San'a’’ römorköründen kalan ne?

Öpülesi gemiler, insanların hoyratlığına karşın yaşamakta direnenlerdir.

Bunlardan biri var ki, tek başına dünya tarihini değiştirdiği halde, inanılmaz bir tutumla satılmış, bozulmuş, biçimi değiştirilmiş, hatta batırılmış, ama batırılmışlığı kabul etmeyerek yeniden su yüzüne çıkmıştır.

Ölmemekte direnen bir canlı gibi. O haliyle bile bağrınıza basmak isteyeceğiniz o geminin hikáyesi, ayrı bir yazıya konu olacak kadar uzun, ama yazanı ve okuyanı kahredecek kadar da hazin bir hikáyedir.



Yazarın Tüm Yazıları