Paylaş
Rakamlara bakılırsa, turist sayısındaki azalma geçen yıla göre yüzde 20 kadar. Ama yaratılan çöküntü havası bunun kat kat ötesinde. Otelcisinden teknecisine, lokantacısından bakkalına kadar herkes yakınıyor. Sanırsınız ki, dünyanın sonu gelmiştir ve yarın bugünden de karanlık olacaktır.
Öylesine bir çaresizlik, ne yapmak, nereye gitmek gerektiğini bilmeyiş.
Bütün bunların olacağını ve pek parlak bir turizm yılının yaşanmayacağını tahmin etmek çok mu zordu? Öcalan'ın paketlenip teslim edildiği günden başlayarak Türkiye aleyhine müthiş bir kampanyanın örgütleneceği, dıştaki Kürt çevrelerinin dediklerine bire bin katmaya hazır bir yığın yabancı kuruluşun bulunduğu, ilk hedeflerden birinin Türk turizmini baltalamak olacağı belli değil miydi?
Yargılamanın aşağı yukarı ne zaman başlayıp hükmün yaklaşık ne zaman verileceği, turizm mevsimine doğru kör terörün hafifçe artacağı ve dış medyanın bunu olağanüstü ölçülerde abartacağı da aylarca öncesinden belliydi.
Bütün bunlar belliyken, ne yapıldı?
Bir süre ‘‘yeni yüzyılın parlak yıldızı Türkiye’’ laflarıyla vakit geçirildi. Hatta, 2.000 yılına doğru ‘‘inanç turizmi’’ dolayısıyla kutsal Anadolu topraklarına ziyaretçi akımı olacağından söz edildi. Yaklaşan fırtınayı görmek ve ona göre rota çizmek yerine, iyimser bir umursamazlık yolu seçildi.
Umursansaydı, zihinler seferber edilir, çareler çok önceden düşünülür, karşı kampanyayı yenmek için uzmanlar bulunup bir şeyler yapılabilirdi.
Mısır'ın yaptığı gibi.
Köktendinci bir örgütün meczup tetikçileri, firavun tapınaklarını gezen koskoca bir turist kafilesini biçtiği zaman o ülkedeki turizmin yıllar sürecek bir çöküntü içine gireceği söylenmişti.
Ama, öyle olmadı.
Çünkü adları hálá açıklanmayan birtakım usta propagandacılar Mısır'a ilginin canlandırılmasını ve turistlerin ülkeye geri gelmesini sağlayacak akıllıca bir yol bulmuşlardı: Eski Mısır tarihine olan merakı edebiyat yoluyla yeniden tazelemek.
Velvelesi olmayan, ama etkisi kısa zamanda görülen bir yaratıcılık.
Dikkat etmişseniz, son bir yıl içinde, başta Fransa, İngiltere ve Amerika olmak üzere, dünyanın birçok ülkesi Ramses üzerine yazılmış tarihi romanlarla, mumya hikáyeleriyle, ehramlı polisiye filmlerle meşgul oldu.
Başlangıçta, çok az kişi bütün bunlarla Mısır turizmi arasında bağlantı kurmayı aklından geçirmişti. Ama şimdi turist kafileleri yeniden Kahire'ye akarken edebiyattaki Ramses modasının sırrı da çözülmüş oldu.
Türkiye bir kez daha plansızlığın ve rotasızlığın kurbanı olmuştur. Oysa, Osmanlı'nın yedi yüzüncü yılı, turizmdeki baltalamayı yenmek ve insanların ilgisini bu topraklara çekmek için bulunmaz bir fırsat yaratmıştı.
Paylaş