Paylaş
Şu anda, dünya sıcak savaşı bekler ve sizler evinizin sıcaklığında pazar keyfi çatarken, 43 yaşında bir genç adam Kayseri ve Niğde üzerinden Ulukışla'ya doğru yürüyor.
Raylar üzerinde, bazen bir traversten öbürüne atlayarak, bazen hat kenarının çamurunda, karında sekerek.
Ayağında eşofmanın üzerine çekilmiş kalın yün çoraplar, sırtında cepleri hafifçe doldurulmuş bir kaban, başında kep.
Birkaç gün içinde Toroslar'ı aşacak, Çukurova düzlüğüne, Adana'ya varacak.
Edirne'den başlayan tam 1.566 kilometrelik bir yürüyüş.
Havaiyatı daha çok seven Türk medyası bu yürüyüşe yer vermeyebilir; zevzekliği ciddi davaların tartışılmasına tercih etmiş bir ‘‘konuşan Türkiye’’ de bu yürüyüşü konuşmayabilir. Çünkü yürüyüş, iletişim ve enerjiden başlayıp ulaşım sistemlerine uzanan istilayı protesto etmek ve demiryollarına sahip çıkmak için yapılmakta. Demiryolculuk ise, son yılların Türkiye'sindeki tabular arasındadır.
Hatta komünistlik, dinozorluk, Üçüncü Dünyacılık sayılır.
Yürüyen, Çukurova Kilikya Cephesi komutanlarından Hilmi Bey'in oğlu Akhan Hilmi Çamurdan.
Ankara Hacettepe Üniversitesi'nin İşletme bölümünden mezun; çiftçilik ve kooperatifçilik yapıyor.
Çevreci de.
Bu yönleriyle, sorunları birbirine çok iyi bağlamakta. Demirağlara olan aşkı dolayısıyla katıldığı ve ‘‘Mutluyum, demiryolcuyum!’’ rozetlerini satarak yürüyüşün para kaynağını oluşturduğu İkinci Ulusal Demiryolu Kongresi'nde gazetecilerle görüşürken şöyle konuşmuş: ‘‘Şu masayı Cumhuriyet olarak düşünürsek, demiryolları masanın ayaklarından biridir. Türkiye'de özelleştirme adı altında bu ayaklar birer birer yıkılıyor. Dahası, demiryollarından vazgeçmek demek, akaryakıt, lastik, yedek parça ve otoyol demek. Yani, tarım alanından en az 150 metre istimlak demek. Otoyol için, yolun sağlı sollu iki tarafından 75'er metre istimlak etmek zorundasınız. Demiryolunda ise, bu genişlik toplam 30 metredir. Demek ki, demiryolu sadece dışa bağımlılığı önlemiyor. Daha az tarım arazisi kaybı, daha az çevre kirliliği ve en önemlisi, daha az insan kaybı anlamına geliyor.’’
Öyle bir aşk ki, yalnız duygu değil, akıl ve bilgi dolu.
Böyle olmasa, 4 Aralık'tan beri, kış, kar, yağmur çamur demeden, günde 30-40 kilometre, sabahın 7'sinden akşamın 5'ine kadar yürünür mü?
Ne yazık ki, duygulardan ibaret kalmayıp akla ve bilgiye bürünen aşklar Türkiye'de hep ürküntü uyandırmıştır.
Çamurdan'ın raylar üzerindeki yalnız yürüyüşü bile.
Uğradığı istasyonlardaki demiryolcular çay demleyip çamsakızı çoban armağanı bir şeyler veriyorlar; ama, resmi makamların yaklaşımı farklı: Daha yürüyüşe başlamak için İstanbul'dan Edirne'ye giderken basın toplantısı yaptı diye trenden indirilip gözaltına alınmış. Aslında 3 Aralık'ta başlaması gereken yürüyüş de, bu yüzden, bir gün gecikmeyle başlamış.
İnanmazsanız sorun. Yanında taşıdığı cep telefonu, 0542.513.14.22.
Dar vadilerde ve tünellerde kendisine pek ulaşılamasa da, rayların her yere ulaştığını görmek ona yetiyor.
Paylaş