Paylaş
Amerika'nın ‘‘Irak politikası’’ var mı?
Eğer ‘‘politika’’dan belli bir konuda yapılması istenen işler ve takınılacak tutumlar kastediliyorsa, elbet var: Amerika, Irak'taki rejimi devirmeye kararlıdır ve bu amaçla vurmayı göze almıştır.
Ama, eğer belli bir konuda ‘‘politika’’ oluşturmak demek, bütün etkenleri bilgiyle, akılla, sağduyuyla hesaba katıp doğrultu saptama ve bunun gereklerini değerlendirme demekse, o zaman söylenecek çok söz var.
Birincisi, en sağlam doğrultuyu oluşturabilmek için dünyanın en gelişmiş bilgi merkezlerine, en yaygın tartışma kanallarına ve en iyi örgütlenmiş karar mekanizmalarına sahip olan Amerika, ne yazık ki, bu konuda anlaşılmaz bir duygusallık içindedir. İnatçı bir Ortadoğu liderine söz dinletememek kızgınlık yaratmakta, kızgınlık ise soğukkanlı düşünmeyi önleyip akla hemen en kestirme çareyi, yani güç kullanmayı getirmekte.
İkincisi, dünyanın en büyük askeri gücüne sahip olmak, Amerika'yı bu güce ister istemez gereğinden daha sık ve daha fazla başvurmaya itmektedir.
Belki çok zorlama bir paralel sayılabilir; ama, şurası açık ki, Bağdat'ın tutumu, tıpkı Atina'daki çıldırtıcı tutumların Türkiye'yi zaman zaman kızgınlığın ve kuvvet kullanıp ders vermenin sınırına getirişi gibi, Amerika'yı da başkalarına pek kolay anlatılamayacak tutumlara sürüklüyor.
Şu farkla ki, Türkiye, hemen her durumda aklını kullanıp kendini tutabildiği halde, Amerika'nın gücü ve dünyadaki ağırlığı öylesine büyük ki, bazen akıl para etmiyor.
Şöyle ya da böyle, bu ‘‘politika’’nın Türkiye açısından en hatalı ve yaralayıcı yönü, oluşturuluşunda ve uygulanışında hesaba katılmamış olmaktır.
O Türkiye ki, yarım yüzyıllık ittifak boyunca Amerika'ya ihanet etmeyen, tam tersine, bağlılığın ceremesini çeken, uzaklarda tasarlanmış Körfez politikalarından en çok zarar gören ve görecek olan ülkedir.
Üstelik, yüzyıllardır bölgenin psikolojisiyle yan yana yaşamış bir ülkeden Okyanus ötesinin insanlarına önerilecek çözümler, yapılacak uyarılar olabilir.
Yanlış tutumların istenen amaçlardan çok farklı sonuçlar doğuracağını, Irak'taki iletişim ve etkileşim ortamında Saddam'ın gitgide daha çok ‘‘kahraman’’laştırılacağını anımsatmak gibi.
Ama, hesaba katılmayışın bir başka yönü var ki, o çok önemli: Yapılanlar, askeri müdahalenin Türkiye'ye verebileceği zarar bilinerek yapılmaktadır.
Ekonomiden göçe, Kürt sorunundan Arap ilişkilerine kadar birçok konuda.
Saddam'ın elindeki silahların Kayseri'ye ulaşabileceğini söylemek, şu ya da bu yoldan Ankara'yı askeri müdahaleye bulaştırmak ve sorunlarını daha da arttırmak için yeterli gerekçe olamaz. Türkiye'yi de düşündüklerini söyleyenler, onu şimdi zorlamak yerine önceden dinlemeliydiler.
Adam yerine konmadan maşa yerine konmak kadar ağır şey olabilir mi?
Paylaş