Paylaş
Toplum konularında yapılan büyük hataların onarımı kolay olmuyor.
Kırılmış konsol ayağını marangoza tamir ettirivermek gibi değil. Onarmak, yıllara, hatta kuşaklara mal oluyor; paralar, canlar gidiyor.
Örneğin, cumhuriyetin değişik dönemlerinde denenip yarımyamalak sürdürülen ‘‘Kürtçe yasağı'' yerine, akıllıca başka politikalar uygulansaydı, bugünün Türkiye'si çok daha rahat ve huzurlu bir ülke olmaz mıydı?
Kimimizin ‘‘Güneydoğu'' diyerek coğrafyayla, kimimizin ‘‘Kürt'' diyerek etnik kökenle adlandırdığımız sorun, elbette içten dıştan bir yığın etkenle bugünkü boyutlara vardı. Ama, etkenlerin en önemlilerinden biri, hiç kuşkusuz dil konusundaki yanlış olmuştur.
Üstelik, böyle bir yasağı hiçbir zaman tam olarak uygulamak da mümkün değildir. Olacak şey mi? İnsanların anadilleri, yani çocukluklarından başlayarak analarından duydukları, evde konuştukları dil resmi dilden farklıysa, bunu yasaklayabilir misiniz? Ama, devletin kendisi bile kaymakam teftişinde veya mahkeme salonunda tercüman kullanmak zorunda kalırken, böyle bir yasağın bulunduğu biçimindeki yaygın inanç ve zaman zaman rastlanan sert uygulama, bugünkü sonucun ortaya çıkışında büyük rol oynamıştır.
Şimdi, böyle olmayacak işlere başlangıçtan beri hiç kalkışılmadığını düşünelim. İnsanlar anadillerini serbestçe konuşup yazabilselerdi, ne olurdu? Türkiye parça parça parçalanır mıydı?
Doğru yanıt için, iki şeyi birden bilmek gerekiyor: Birincisi, hangi anadillerden söz edildiği; ikincisi de, böyle bir serbestlikle birlikte yerine getirilmesi gereken devlet görevinin ne olduğu.
Türkçe'den farklı olarak konuşulanlar arasında, en çok konuşulan dil olarak, içte ve dışta hep ‘‘Kürtçe''den söz edilir. Oysa, yerli ve yabancı uzmanlar, bir tek ‘‘Kürtçe'' değil de, başlıcaları Kurmançi, Gorani, Sorani ve Zaza dilleri olmak üzere birbirinden çok farklı ‘‘Kürtçeler''in varlığını ortaya koyarlar ve bunlar arasındaki başkalıkların lehçe farklarını çok aştığını, neredeyse ayrı ayrı dillerin var olduğunu söylerler. İnsanlar, kendilerini bunlarla ifade etmekte, hatta bu dillerde yazıp yayında bulunmakta her zaman serbest olabilselerdi kıyamet mi kopardı? İçerik konusu bir yana, Kürtçe yayınlara izin verilip dergiler, gazeteler çıktı da ne oldu?
Ama, aynı uzmanlar, bunlardan hiçbirinin bir eğitim dili olarak kullanılamayacağını da belirtirler. İşte bu noktada, bu hatayla birlikte işlenen çok daha büyük bir başka hata ortaya çıkar: Ulusal dili, özellikle anadillerin farklı olduğu yerlerde kadın-erkek, genç-ihtiyar bütün nüfusa öğretememiş olmak; özellikle oralardaki bütün insanların toplumda rahatça yükselmelerini sağlayacak yaygın ve nitelikli bir ulusal eğitim verememek.
Bu iki hata bir araya gelip üstüne başka hatalar da eklenince, Apo'lar yaratıldı, binlerce, on binlerce insan öldü.
Sonra, bir kaçkınla körebe oynamak zorunda kalan koskoca bir toplum.
Aynı toplum, baştan beri akıllıca davransaydı, bunlar olur muydu? Geç de olsa, akıllanmanın zamanı değil midir?
Paylaş