Paylaş
Belli ki, Toshack takım tertibini ve maç stratejisini bir tek olasılık üzerine kurmuştu. Hatta, olasılıktan öteye, mutlaka gerçekleşmesi gereken tek bir hesap üzerine: İlk dakikalarda bütün hatlarıyla ve seyirci desteğiyle rakip kaleye çullanıp bir gol atılacak, yahut en azından karşı taraf bunaltılarak golsüzlüğe mahkûm edilecek, ikinci devrede de belki Amokachi'li bir takımla, galibiyete gidilecek.
Ama, daha beş dakika geçmeden o ustaca atılmış gol yenince, bütün strateji çöktü ve maç boyunca süren bilinçsiz, yönsüz, anları kurtarmaya çabalayan dağınık oyun geldi.
Daha doğrusu, oyunsuzluk.
Teknik direktör, kendi kafasındaki olasılık gerçekleşmeyince sonuca varmak için nasıl başka bir oyun tutturmak gerektiğini düşünmemişti.
Dünkü Hürriyet'in bir köşesine sıkışmış olan haber, hükümetin izleyebileceği Avrupa stratejisi bakımından ilginçtir: Başbakan'a yakın çevrelerden sızan söylentiler doğruysa, Ankara ‘‘tam üyelik öncesinde öbür adaylarla eşit muamele’’ istemekten vazgeçmek üzeredir. Yılmaz'ın daha önce de ihsas ettiği gibi.
Uzun, çok uzun vadede ‘‘adaylık statüsü’’nün kabulü karşılığında, kısa ve orta vadede Hırvatistan'ın, Romanya'nın, Bulgaristan'ın gerisine düşmek.
Gümrük Birliği'nin azıcık geliştirilmiş bir biçimi olan ‘‘özel ilişki’’ye razı olmak.
Bugünkü haliyle Gümrük Birliği bile tam olarak uygulanmazken...
Ortaklık Konseyi'nin doğru dürüst toplanamayışından başlayarak siyasal diyalog işletilmezken.
Mali hükümlerin hiçbiri yerine getirilmemişken.
Özellikle de, Avrupa Birliği, uluslararası hukuku açıkça çiğneyerek, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'yle bütün ada adına tam üyelik görüşmelerine başlarken.
‘‘Tam üyelik’’ sözünü, uzaktan da olsa, bir kezcik duyabilmek hedefine saplanmış bir oyun stratejisi Türkiye'yi yanlıştan yanlışa, çelişkiden çelişkiye sürüklemektedir.
Strateji oluşturma mekanizmaları arasında dağınıklık mı?
Diplomatlarla politikacılar, koalisyonun bir kanadıyla öbür kanatları, Ankara ile Lefkoşa'nın kuzeyi arasında kopukluk mu?
Türkiye, Toshack'ın hatasına düşmemek ve boşa çıkan ‘‘eşit muameleli tam üyelik adaylığı’’ stratejisi yerine bambaşka bir alanda yepyeni bir oyun oynamak zorundadır.
Elindeki önemli bir kartın ağırlığını unutmadan.
Bu kart, Kıbrıs kartıdır.
Kıbrıs konusu, genellikle sanılanın aksine, Türkiye'nin değil, Avrupa'nın yumuşak karnı.
Güney Kıbrıs'la tam üyelik görüşmeleri başlatılacak olsa da, Avrupa'nın, sonuçta bölünmüşlük sorununu çözmemiş bir Kıbrıs'ı kendi içine almak istemediği açıkça belli olmuştur.
Elbette, ‘‘Güney'le görüşmeleri başlatırsanız, Kuzey'le Türkiye arasındaki özel ilişki daha da pekiştirilir’’ tezinden vazgeçmemek gerekir.
Ama, bu yetmez.
Kıbrıs'taki bölünmüşlüğü gidermek için yapılacak görüşmelerde, eğer bir federasyon isteniyorsa, Kuzey'in ‘‘devletliği’’ni tanıma ve tanıtma zamanı artık gelmiştir. ‘‘Bu olmazsa, çözüm olmaz’’ diye özetlenebilecek bir tutum, bölünmüşlük giderilmezse, Kıbrıs'ı içine sindiremeyecek olan Avrupa üzerinde etkili olabilecek bir tutumdur.
Oyunda hiç olmazsa bu golün atılması gerekir.
Paylaş