Noktalı virgül

Mümtaz SOYSAL
Haberin Devamı

Yazım kurallarının zor işaretlerindendir noktalı virgül; anlam bakımından birbirine bağlı cümleler arasına konması gerekir. Ama, bağlantılı kullanım biraz mantık çabası istediği için nokta konup geçilir ve noktalı virgül örnekleri de bu yüzden gitgide azalır.

Son günlerde bir ‘‘nokta’’ sözüdür gidiyor. Orgeneral Karadayı'nın imzasını taşıyan bildirinin ardından Yılmaz'ın ve Ecevit'in sözleriyle irtica tehdidi tartışmasına son nokta konmuş olmaktaymış.

Acaba?

Unutuluyor ki, başlangıçta Ecevit'in ve Yılmaz'ın söylediklerinde doğru, hem de çok doğru bir şey vardı. Ecevit, grup konuşmasında ‘‘İrtica yoksulluğa, yolsuzluğa, adaletsizliğe karşı kararlı mücadeleyle önlenir’’ demiş, Yılmaz da hafta sonu basın toplantısında yine aynı konuya dokunarak, ‘‘Kimseyle kavgamız yok; bizim kavgamız işsizlik, yolsuzluk, cehaletledir’’ diye konuşmuştu.

O halde, irtica tehdidine ilişkin tartışmaya, nokta değil, sadece noktalı virgül konmuş demektir. Arkadan gelmesi gereken bağlantılı cümle henüz herkesin düşünce birliğiyle yazılmış sayılmaz.

Nokta konmadan yapılacak asıl tartışma da budur.

Çünkü, irtica tehdidi kabul edilse de, çareler arasında ortaklaşa sayılır gözüken yoksullukla ve işsizlikle mücadele konusunda bile eksiklikler, belirsizlikler, çelişkiler var.

İtiraf edilmesi gerekiyor ki, bu ülkede yaklaşık yirmi yıldır uygulanmakta olan ekonomik model, zaten bozuk olan sosyal dengeleri altüst etmiş, işsizliği artırmış, bölgeler ve sınıflar arasındaki uçurumları derinleştirmiş, eskiye oranla çok daha sağlıksız bir toplum yaratmıştır.

Umutları kırılan ve ufukları daralan insanları yeryüzüne küstürüp mistik avuntulara iten bir düzen.

Adaletsizliklerin, yolsuzlukların çaresini kutsal kitapların inançlarında arayan bir toplum.

Avuntuları ve arayışları din sömürüsüne bulaştırarak tepki yüklü, mutsuz ve pusulasız varoş kalabalıklarını peşinden sürükleyen bir siyasal akım.

Tesettürün üniformalaşmasını önlemek ve sekiz yıllık zorunlu temel öğretimi gerçekleştirmek elbette çareler arasındadır; ama çözüm herhalde bunlardan ibaret değil.

Çözüm, bir yandan başıboşluğuyla, plansızlığıyla, yozlaştırılmış kamu yönetimiyle ve işsizliğe yönelik talancı özelleştirmeleriyle irtica doğurmaya elverişli zemini yaratan Özalcı modeli sürdürürken bir yandan da yoksullukla, işsizlikle mücadeleden söz etmek de değildir.

Yakın geçmişe bu açıdan bakınca, belki şu söylenebilir: Söz konusu tehditle en etkili mücadele, iktidara gelir gelmez ulusal ağır sanayi, planlı kalkınma ve sosyal adalet gibi eski sloganlarını terk edip yerli Thatcher'a esir düşen bir Refah Partisi'nin kendi ekonomik programına nasıl ihanet ettiğini açığa vurmak olabilirdi.

Aynı mücadele yolu bugün hâlâ açıktır.

Ama bilmek gerekir ki, ekonomik ve sosyal model ile irtica arasındaki bağlantıyı vurgulayarak noktayı koyan bir mücadele en çok sola yakışır.













Yazarın Tüm Yazıları