Paylaş
GİYİM kuşam modasında bile yerel koşullar gözetilir. ‘‘Paris'te böyle giyiniliyor’’ diye kutuplara veya ekvatora yakın yerlerde de aynı şeyler giyilmez.
Politika modaları bakımından haydi haydi öyle. ‘‘İngiltere'de Blair tutuldu’’ diyerek Türkiye'de aynı politikalara soyunan, üstelik bunu en güvenilmez biçimde sunmaya kalkışanların başına neler geldiği biliniyor.
Şimdi Batı Avrupa ülkelerinde ‘‘ortaya kayma’’ modası var.
Biraz da, Davos'un etkisiyle: İsviçre'de bir araya gelen dünya zenginleri ‘‘Küreselleşme politikaları yeryüzündeki uçurumları daha da derinleştirdi; yoksul halklarla aramız gitgide açılıyor’’ diyerek bu tehlikeli gidişi yavaşlatmanın çarelerini arıyorlar. Dünya için böyle düşünmeye başlanınca, kendi ülkelerinde de uçurumlar ortaya çıkmasın diye ister istemez içteki ekonomik ve sosyal politikalarında daha dengeli davranmaya çalışacaklar.
Zaten, büyük çöküntü ve tepki dönemleri bir yana, tuzu kuru ülkelerin politika sahnelerinde ‘‘ortaya kaymak’’ ve böylece sağdan ve soldan oy almak, hemen her zaman daha rahat seçim kazandıran bir tutum olmuştur.
Tuzu hiç de kuru olmayan, hatta kokan Türkiye'de öyle mi acaba?
Son zamanlarda Türkiye'nin solunda ve sağında aynı ortaya kayma eğilimlerini gördükçe bu soruyu düşünmeden duramıyor insan.
Muharrem Sarıkaya, geçen gün, ‘‘klasik soldan uzaklaşıp merkeze daha da yakınlaşmış, liberal ekonomiyle de uzlaşan, ancak onun katı kurallarından arınmış bir politik anlayışın’’ sol cenahta geliştiğini ve buna benzer bir ‘‘arayışın’’ sağ kanatta da yaşandığını yazıyordu.
Tabii, sağdan merkeze doğru, Reagan-Thatcher-Özal çizgisine birazcık ‘‘sosyal adalet’’ eklemekten ibaret bir kayma.
Batı Avrupa'da ve Türkiye'nin sağında merkeze doğru kaymaları anlamak kolay da, Türkiye'nin solunda hangi solun neresinden nasıl bir merkeze doğru kaymaktan söz edildiğini anlamak zor. Solda, ‘‘büyük parti’’ denen partilerin ikisi de savundukları ve uyguladıkları politikalarda Türkiye'nin muhtaç olduğu köklü çözümler bakımından hiç gerçek bir sol tutumla halkın karşısına çıkıp o yolda davrandılar mı ki, şimdi soldan vazgeçip merkeze kaymış olacaklar?
Birinin, yani CHP'nin son seçimdeki başarısızlığı, bu köklü çözümleri ortaya koymayışından ve Blair'ciliği taklit edişinden kaynaklanmadı mı? Öbürü, yani DSP, göreceli başarısını, köklü sol çözümler önermekten çok, ulusalcı dalganın bilinen nedenlerle yükselişine ve önderinin kişiliğine borçlu değil mi? Daha da önemlisi, sonradan, merkezci, hatta sağcı ekonomik ve sosyal politikalarda kokuşmuş düzene bulaşmak o kişiliği de yıpratmadı mı?
Gerçekte merkeze değil, düpedüz ‘‘sağa kayış’’ ya da ‘‘sağla işbirliği’’ denecek tutumları ‘‘merkeze yöneliş’’ diye sunmak, pek ‘‘Avrupai’’ bir moda gibi gözükse de, doğrusu, ‘‘yerli sol’’ olma iddiası taşıyan kimlikler üzerinde pek sakil duruyor.
Paylaş