Paylaş
Ulaştırma Bakanı Necdet Menzir'le aynı partidensinizdir, değilsinizdir. Seversiniz, sevmezsiniz. Beğenirsiniz, beğenmezsiniz.
Ama, kabul buyurun ki, çok uzun süredir, demiryolu konusunu öne çıkaran, öne çıkarmakla kalmayıp o alanda ciddi adım atılması için bazı mekanizmaları harekete geçiren siyasal sorumluluk sahibi tek politikacı o oldu.
Bu alanda, gelip geçmiş TCDD genel müdürlerinin, mühendis odalarının, demiryolcu sendikalarının, yazarların çizerlerin şimdiye kadarki çabaları yetmemiş, bütün dünyanın eninde sonunda anladığını Türkiye'ye yön verenlere anlatmak mümkün olmamıştı.
Ama, eksik olan en önemli unsur artık vardır: Soruna sahip çıkan bir siyasal irade. Şimdi, bu tek siyasal iradenin toplu bir iradeye dönüşmesi, hükümetçe, parlamentoca, ulusça benimsenmesi önemli. Bu yılın bütçesine yeterli para konmamış olsa bile, yıl boyunca çıkarılacak ek ödeneklerle bir şeyler yapılması, yapılmaya başlanması mümkündür.
Yeter ki, otobüs kültürüyle afyonlanmış halkımız ‘‘İlle de otoyol, ille de sahil yolu, ille de dört şeritli asfalt!’’ diye direnmekten vazgeçsin, demiryolu sözü etmeyen, edip de yapmayanlara oy vermesin.
Sıvas'la Ankara arasında demiryolu bağlantısı var; ama Sıvaslı, Ankara'ya gitmek için trene binmeyi aklından geçirmez, otobüse biner. Çünkü, Kayseri üzerinden geçen demiryolu 493 kilometre tutar; karayolu ise, 441 kilometredir. Ama, Ankara-Kayseri demiryolunun Balışeyh noktasından Yozgat'a, oradan da Sorgun üzerinden Yıldızeli'ne demiryolu yaptınız mı, hat 126 kilometre kısalıp 367 kilometreye inecek.
Karayolundan da kısa; rahatı, güvenliliği, ucuzluğu da cabası.
Ama bu örnek, verilebilecek olanların en az şaşırtıcı olanıdır. Bir de, Eskişehir ve Afyon'dan dolaştığı için 690 kilometre olan, doğrudan giden proje gerçekleşirse 315 kilometreye inen Ankara-Konya, Balıkesir'den dolaşmasa 137 kilometre kısalacak olan Ankara-İzmir hatlarını düşünün.
Meğer Yozgat'tan demiryolu geçirmeyişin nedeni, kent çevresindeki dağlarda ‘‘su denizi’’nin bulunduğu söylentileriymiş. Şimdi, konu daha ciddi incelenip yıllardır raflarda duran projenin uygulanmasına gidilecekmiş.
Ama, öte yandan, otoyol yapımı için çok ciddi incelenip başlatıldığı söylenen Bolu tüneli, dağ altındaki kayaların oynaklığı dolayısıyla emekleyip duruyor. Rampalarda tıkanıp kalan kamyon ve otobüs kuyrukları da beklemede. Peki, Ankara-İstanbul arasının hızlı treni Eskişehir-Bilecik dirseğinden bir an önce kurtarılamaz mıydı? Bolu otoyol tünelinin canı can da, Ayaş demiryolu tünelininki patlıcan mı?
Bugünler, şimdiye kadar niçin Trabzon'a ve Antalya‘ya demiryolu yapılmadığını, Zonguldak-Ereğli ve Ereğli-Arifiye bağlantısının niçin başlatılmadığını, Erzincan’ın Palu üzerinden Diyarbakır'a, Konya'nın Karaman ve Silifke üzerinden Mersin'e demiryoluyla niçin bağlanmadığını yeniden sorma günleridir.
Çünkü, dikkatlerden kaçan bir nokta var: Amerika'yla şu aylarda yapılan bütün siyasal temaslar onların enerji bakanı katılmadan yapılmıyor. Yalnız Bakü-Ceyhan petrol hattı konusu mu? Enerjinin üretimine ve tüketimine ilişik olan ve Türkiye'nin ulaştırma politikasını de etkileyen neler konuşulmaktadır?
Şimdiye kadar bu bağlantılar yeterince düşünülüp tartışılmadığı içindir ki, Türkler'in paraları ve canları karayollarında heba edilip gidiyor. Menzir'in menziline varması bunun için önemli.
Paylaş