Paylaş
Dünyaya egemen olmuş gözüken sistemin spora da egemen olmaması mümkün mü?
Hele büyük paraların döndüğü futbola?
Hele hele, çok büyük paraların söz konusu olduğu Dünya Kupası'na?
Tabii, bütün sistemler gibi, bugünkü egemen sistemin de, ne kadar sonsuzluk iddiası taşırsa taşısın, kendi çelişki ve tepkileriyle günün birinde başka bir sisteme dönüşmesi kaçınılmazlaşacak. Ama, o güne kadar, bütün sorun, sistemin insan doğası üzerinde yaratabileceği kötü etkileri sınırlı tutabilmektir.
Özellikle sporda.
Çünkü spor, insan doğasındaki çatışma ve vuruşma eğilimini ‘‘centilmence’’ aşarak ‘‘sportmence’’ yarışmaya dönüştürmenin en etkili yollarından biri.
Elbet, kupa, birçok yönüyle, bazı değerlerin hâlâ yaşadığını göstermiştir.
İran-Amerika karşılaşmasındaki dostluk havası.
Maçlardaki ‘‘dürüst oyun’’ görüntüleri.
Oyunu oyunluktan çıkarıp ‘‘çirkin futbol’’a dönüştüren İtalya gibi takımların elenmesi.
Yine kupa sayesinde, toplumların çelişkileri de gözler önüne serilmiştir.
Günlük yaşamlarında ırkçılık hastalığından hâlâ kurtulamamış bazı ülkelerin, sıra böylesine çok büyük hırsların yarışmasına gelince, ırk mırk dinlemeyip herkesi sahaya sürebilmesi.
Tarihinde kötü sömürgecilik örnekleri verdikten sonra, artık sarışın futbolcularının arasına dört siyahi vatandaşını birden koyan Hollanda.
Paris caddelerinde neredeyse her gördüğü koyu esmere ‘‘kâğıt’’ sorarken, Saint-Denis Stadı'ndeki hezimetten zenci Thuram'ın golüyle kurtulan Fransa.
Ama, itiraf etmek gerekir ki, her şeyiyle dünyayı ve beyinleri kirletmiş olan sistem, böyle bir sportif örgütlenmeye bile kuşku gölgeleri düşürmüştür.
Nitekim, Fransa'nın finale kadar yükselişini, sahalarla, seyirciyle, fikstürle ilgili ‘‘ayarlama’’lara bağlayanlar var.
Örneğin, İngiltere'yle Hollanda'nın kendi ülkelerine en uzak bir Akdeniz kentinde, Marsilya'da oynamak zorunda bırakılışları.
‘‘Top yuvarlaktır’’ sözünü inkâr edercesine, Fransa'yı olabildiğince yukarı çıkartacak olasılık hesaplarının bilgisayar programlarına yüklenişi.
Böyle bir girişimin ülke ekonomisine yaptığı katkıları unutarak, ‘‘Olay, başka her şeyi affettirecek bir zaferle noktalanmazsa, stat yapımında ve kupa örgütlenişinde ayyuka çıkan iddialar daha da alevlenir’’ söylentileri.
Fransız Sayıştay'ı daha 24 Ekim 1997 tarihli bir raporuyla, büyük stadın yapımı ve taşra statlarının iyileştirilmesi için yaklaşık 10 milyar Fransız Frangı'na, yani yaklaşık 450 trilyon Türk Lirası'na varan kamu giderlerinde ve çeşitli hizmetlerin imtiyaz sözleşmelerinde birtakım usulsüzlükler görmüş, ünlü L'Express Dergisi de Ocak 1998'ten başlayarak bütün bu girişimi ‘‘Para yutan Firavun kuyusu’’ diye adlandırmıştı.
Kupanın para yutmadığı, tersine çok para kazandırdığı açıktır.
Ama, sistem, ne yazık ki, kendi içindeki her şey gibi bu sportif olayın da temizliğini tartışma konusu haline getirmiştir.
Şair dememiş miydi? Bütün renkler kirlenirken, kirlenme rekorları hep bembeyaz kalması gereken yerlerde kırılıyor.
Paylaş