Mümtaz Soysal: Kullanılmayan enerji

Mümtaz SOYSAL
Haberin Devamı

Yer sarsıldığında, Funda uyanıktı. Beşiktaş'taki küçük apartman dairesinde, tezinin son rötuşlarını yapmakla meşguldü. Korkunç uğultu ve sallantı başladığı zaman ilk aklına gelen, gerekli kayıtları yaparak bilgisayarını kapatmak oldu. O işlem bitmişti; fakat sarsıntı sürüyordu.

Yalnızdı; daha önce hiç yaşamadığı deprem korkusunu bu kadar uzun süre, bitmek bilmeyen saniyeler boyunca yaşamış olmak gencecik yaşı için kolay kaldırılabilecek bir yük değildi.

Ama, ilk günün kaçınılmaz gerilimi geçer geçmez hemen yaptığı iş, deniz otobüsüne atlayıp Japon ve Alman ekipleriyle birlikte Yalova'ya geçmek oldu. ‘‘Kurtarma çalışmaları için gelenlere yardımcı olmak üzere yabancı dil bilen gençlere ihtiyaç var’’ çağrısına kulak vererek.

‘‘Gitme derler’’ korkusuyla, çok uzaklarda tatilde olan ailesine bile haber vermeden.

Dayanılmaz koku ve gerginlik ortamında, sivil ve askeri makamlara kazma kürek, ceset torbası çevirileri yapma ve kendi sağlığını iyice bozma pahasına.

Aynı biçimde davranan, ellerinden geleni ortaya koymak için gönüllü örgütlenmeye geçen, kendilerince bir şeyler yapmaya çalışan, iyi okumuş, iyi yetişmiş, kızlı erkekli binlerce, on binlerce genç gibi.

Güneydoğu olaylarının en kanlı dönemlerinde gözlerini kırpmadan askere giden yüz binlerce delikanlıya benzemek istercesine.

Gençlerinde var olan, ama ancak büyük olaylar vesilesiyle ortaya çıkan enerjiyi iyi örgütleyip kullanamamak, bu ülkenin yüz kızartıcı ayıplarından biridir. Aynı yurtseverlikle, aynı özveri eğilimi ve duygu yüküyle başka ülkeler kimbilir neler yapardı? Çürüyen ve yozlaşan toplumların artık mumla aradığı değerler Türkiye'de tepeler gibi var; ama, tepe tepe kullanan yok.

Oysa, şimdilerde ‘‘Tek partili dönemin faşistçe uygulamaları’’ diye küçümsenip neredeyse alaya alınan 1930'ların izcilik çalışmaları geliştirilip doğru dürüst kampçılık eğitimine dönüştürülseydi, çok daha zinde ve her işi yapmaya çok daha hazırlıklı bir gençlik yetiştirilmiş olmaz mıydı? Deniz izciliğinin ve dağcılık kulüplerinin kazalarda ve afetlerde hemen devreye girebilecek kurtarma ekipleri olarak örgütlenmesi çok mu zordu? Ağaçlandırma veya yol yapma gibi çalışmalarla eğlence ve dinlenmenin birleştirildiği gençlik kampları kurmak başarılamayacak bir iş midir?

Ne yazık ki, 1960'ların başından başlayarak, Zap Köprüsü türünden gençlik girişimlerini ‘‘tehlikeli komünizm kıpırdanmaları’’ olarak gören, 1970'lerdeki fraksiyon kavgalarını bahane edip toplumdaki tepkileri bütün gençliğe karşı savaş açmaya kadar vardıran ve 1980 sonrasının yozlaştırıcı ekonomik görüşleriyle gençlerdeki hevesleri yanlış özlemlere akıtan bir anlayış, çok iyi kullanılması gereken bir enerjiyi heba etmekten başka işe yaramadı.

Her şeyin yeni baştan düşünülmesi gereken bundan sonraki dönemde, en başta düşünülmesi gereken konulardan biri de, genç enerjinin iyi kullanılmasıdır.



Yazarın Tüm Yazıları