Paylaş
Türk devletini için için kemiren, acaba Susurluk gibi birdenbire bir yerde patlayıp büyük gürültü çıkarmış çok ölümlü ve çok paralı rezaletler midir, yoksa ülkenin her yanında, her gün, her yerde, alttan alta, sessiz sedasız sürüp giden küçük rezaletler mi?
Bir soru daha: Bunları birbirinden büsbütün kopuk iki ayrı rezalet kategorisi olarak mı düşünmek gerekir, yoksa ikisi de ülkeye bulaştırılmış tek bir virüsten doğan aynı hastalığın değişik belirtileri midir?
Bu nokta açıklığa kavuşmadan, büyük özverilerle başlatılmış ulusal davaların niçin hâlâ başarıya ulaştırılamamış olduğu kolay anlaşılamaz.
Örneğin, Türkiye Cumhuriyeti denen koca devlet, Kıbrıs konusunda ne diyor? ‘‘Şunu şunu yaparsanız, biz de Kuzey Kıbrıs'la bütünleşiriz; en azından, orayla aramızda herkesi çatlatacak bir özel ilişki kurarız’’ demiyor mu?
Daha doğrusu, Kuzey Kıbrıs'la Türkiye arasında böylesine sıcak bir yakınlığın çoktan kurulmuş olduğu her defasında gururla söylenmiyor mu?
Şimdi siz bu sözlere kanarak ve özellikle pasaport zorunluluğunun bile kalkmasına güvenerek arabanıza binip güneye, Taşucu Limanı'na inin ve oradan Kuzey Kıbrıs'a geçmeye kalkın.
Kalkın da, ananızdan emdiğiniz süt burnunuzdan gelsin.
Macerayı yaşayan bir üniversite profesörüdür ve hâlâ aynı biçimde sürdüğü anlaşılan olay, çok uzak bir geçmişte değil, altı ay öncesinde, geçen Temmuz ayının 24'ünde yaşanmıştır.
Feribot, Fergün adlı denizcilik şirketinin. Gerçi, Denizyolları'nın da seferleri var; ama, o gemiler arada sırada makineleri bozulup günlerce İstanbul'dan yedek parça beklediğinden, o gün 6 milyon 400 bin lira ödeyip kendiniz ve arabanız için özel feribota bilet almışsınız.
Ama, ödeyeceğinizin bundan ibaret olacağını sanıyorsanız, yanılıyorsunuz: Limana girerken, aynı şirkete, üzerinde ‘‘liman giriş hizmetleri’’ yazan bir kâğıt parçası karşılığı, 205 bin lira daha ödüyorsunuz.
Bitmedi. Arkasından, bu kez ‘‘Taşucu Belediyesi Denizkızı İnşaat, Ticaret, Turizm, Sanayi Limited Şirketi’’ adına 500 bin liralık ‘‘liman araç çıkış ücreti’’.
Sonra, Taşucu Spor'a 50 bin liralık ‘‘bağış’’!
Kimliğinizi göstermek için polis kulübesi önünde sıraya girerken geçilen turnike için yine ‘‘Denizkızı İnş. Tic. Tur. San. Ltd. Şti’’ne ödediğiniz 400 bin lira ‘‘jeton parası’’.
Nihayet, gemiye binerken, ‘‘Mersin Emniyet Müdürlüğü'ne ait Bina Tesis Yaptırma ve İnşaat Yaptırma ve Yaşatma Derneği’’ne 200 bin lira ‘‘yardım’’.
Hepsi makbuz karşılığında ve alenen. Vermeyin de, bakın neler oluyor!
Bir Akdeniz kasabasındaki insanlara musallat olan kıtıpiyos kazanç hırsının yarattığı tablo, ülkedeki genel çürüyüşün küçük ayrıntılarından biri olarak fazla önemsenmeyebilir. Ama, yer önemlidir.
Eğer ulaşım sorunu Kıbrıs davasının kritik sorunlarından biriyse, Taşucu Limanı'nda olupbitenler sıradan bir ‘‘küçük skandal’’ sayılamaz. Büyük davanın skandalı küçük olabilir mi?
Nihayet, hükümet etmenin hikmeti, bir tek büyük rezalet üzerine zaten edebi deneme biçiminde yazılmış bir raporla ucuz politika edebiyatı yaparak vakit geçirmek midir, yoksa küçük görünümlü, fakat büyük anlamlı rezaletleri bir an önce çözerek ulusal davaları kurtarmak mı?
Hatta, hastalık aynı olduğuna göre, bakarsınız, o büyük rezaletleri çözmenin ipuçları da bu küçüklerdedir.
Paylaş