Paylaş
MARSİLYA yakınlarındaki Aix-en-Provence, Fransa'nın önemli üniversite kentlerinden biri. Aynı zamanda, Kuzey Afrika'ya ve genellikle Akdeniz'e yönelik etkinliklerin yoğunlaştığı bir merkez. Nitekim, Akdeniz Stratejik Etüdleri Vakfı'nın Barselona Sürecini Hızlandırma Kollokyumu da bu hafta sonlarında orada yapıldı.
Bu süreç, Avrupa Birliği'nin 1995 sonbaharında Barselona Konferansı dolayısıyla başlattığı bir işbirliği ve diyalog süreci. Akdeniz'in kuzeyinde AB üyesi olan kıyı devletleriyle öbür Akdeniz ülkeleri arasında bir çeşit ortaklık kurmak ve ekonomi, kültür, güvenlik alanlarında diyalog geliştirmek amacını güdüyor. Daha çok Fransa'yla İtalya'nın Kuzey Afrika'daki çıkarlarını AB aracılığıyla kollamak, Almanya'nın Doğu Avrupa'ya doğru genişleme ve AB'yi genişletme çabalarına karşılık Akdeniz'de bir başka ağırlık oluşturup dengeyi sağlamak peşinde.
Türkiye, AB'ye tam üye olmadığı için, Magreb ülkeleriyle Kıbrıs, Suriye, Lübnan, İsrail, Mısır ve Libya gibi bu diyaloğun ‘‘güney’’ kanadında sayılıyor. Son yılların siyasal sözlüğünde ‘‘güney’’, aynı zamanda azgelişmişlik, ya da en azından ‘‘pek zengin olmayış’’ anlamına geldiği için, böyle bir sınıflandırma çok yanlış da sayılmaz.
Ne var ki, Türkiye kaç yıldır AB'ye ‘‘tam üye’’ olma iddiası taşıdığından, ‘‘Euromed’’ denen bu Akdeniz diyaloğu konusuna fazla ilgi göstermiyor. Çünkü, bu kategorinin içine itilişte biraz da ‘‘Nasıl olsa tam üye olmayacaklar’’ arasına konma ve marjinalleştirme havası var.
Zaten, Akdeniz'in güneyindeki ülkelerin hemen hepsi için en çok kullanılan deyimlerden biri, ‘‘köprü’’ deyimidir. Özellikle Fransa ile İtalya, Fas, Cezayir ve Tunus gibi ülkelere dönüp ‘‘Siz Avrupa ile Afrika arasında köprüsünüz’’ demekteler. Mısır, Lübnan ve Suriye, onların gözünde Ortadoğu'ya uzanan Avrupa köprüleridir.
Türkiye de Asya'ya, Asya'daki İslam dünyasına giden bir köprü.
Farkında değiliz ki, pek iyi bir şeymiş gibi bizim de dilimizden düşmeyen bu ‘‘köprü’’ sözü, aslında pek de onur verici olmayan bir role soyunmaktan başka anlam taşımıyor. Bir çeşit kimliksizliğin, iddiasızlığın, başkalarına ait çıkarlar için hizmet sunmanın belirtisi.
Bir anlama, ‘‘dünya devleti’’ olmak gibi dillerden düşmeyen bir iddiayla çelişen bir söz.
Çok şeyin ortasında, hele Avrasya gibi bir coğrafyanın tam ortasında bulunan Türkiye, Avrupa'ya köprülük etme yerine çok boyutlu bir ‘‘merkez’’ olma onurunu ve gururunu duyamaz mı?
Paylaş