Paylaş
Son günlerde yine sık kullanılır bir söz oldu ‘‘komplo’’ sözü.
Eskiden ‘‘Avrupa Lozan'ı değiştirip Sevr'i hortlatmak istiyor’’ dendi mi, biraz alay konusu olurdu. Bunu paranoya olarak nitelendirenler, ‘‘Kafanızı böyle bir komploya takmışsınız, bu yüzden sağlıklı düşünemiyorsunuz’’ diyen çoktu. Sağlıksız düşünmenin en iyi örneği sayılırdı komplodan söz etmek.
Şimdi Apo olayı dolayısıyla böylesine bir suçlama biraz azalmış olsa bile, yine de komplo kavramı üzerine derinlemesine düşünmek gerekiyor.
Örneğin, örgüt başının yargılanmak üzere Türkiye'ye verilmek yerine Avrupa Konseyi'nce oluşturulacak bir uluslararası mahkemeye çıkarılması savunulunca, böyle bir komplonun varlığından mı söz etmek doğrudur? Yoksa, komplo kavramına tam uygun düşmeyen çok daha önemli bir başka şey mi var?
Acaba, sonucu Lozan'ın tartışılmasına, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş ve yaşayış felsefesinin sorgulanmasına kadar varacak bir süreci başlatmak için birileri bir araya gelip belli bir senaryo mu oluşturmuşlardır? Yahut, tersine, herhangi bir senaryonun uygulanması, her şeyden önce, bir rejisör ve bir rol dağıtımı gerektirdiğine göre, ortada bunlar görünmüyorsa, hiçbir ortak davranışın bulunmadığına mı karar vermek gerekir?
İsterseniz, yine rejisöre ve rol dağıtımına dönelim: Belirli roller için hangi aktörler seçilir? Rejisör, tipi, yeteneği ve geçmişte aldığı roller bakımından elindeki senaryodaki bir role uygun düşmeyecek birini seçer mi? Rolle kişi arasında belirli bir uyum arar.
İnsanlar arasında olduğu gibi, devletler arasındaki durumlarda da, senaryodan ve rol dağıtımından söz edilmese bile, aktör devletler sanki bir senaryo ve ona göre yapılmış bir rol dağıtımı varmış gibi kendilerine uygun düşebilecek rolleri oynamaktalarsa, o zaman nasıl bir sonuca varılmalıdır? Komplodan mı söz etmeli, yoksa derinliğine incelenmesi ve bilinmesi gereken çok daha köklü bir etken mi vardır?
Komplo, ortaklaşa oluşturulup yine ortaklaşa bir kararlılıkla sürdürülen bir plan demek. Belirli bir tarihte belirli bir yerde bir araya gelip karar alan devletlerden söz edilemiyorsa, olayların görüntüsüne komplo ve senaryo görüntüsü veren nedir? Örneğin, niçin böyle bir olayda İtalya ile Almanya kolayca anlaşabilmekte, Avrupa meclislerinde ya da kuruluşlarında, vurgu ve üslup başkalıklarına karşın, herkes aşağı yukarı aynı şeyleri söylemektedir?
Devletleri ve insanları sanki bir senaryo varmışçasına davranmaya iten ve bir bakıma herhangi bir senaryodan da daha etkili olan neden, genellikle Batı dünyasının ve özellikle de Avrupa'nın Türkiye'ye ve Türkler'e bakış açısıdır. Bütün dostluk ve yakınlık sözlerine karşılık, bilinmesi ve ona göre davranılması gereken de bu bakış açısıdır: Avrupa, bu coğrafyada güçlü bir Türk devletinin bulunmasını istemez. Yalnız, geçmişten kalan anılar yahut hınçlar dolayısıyla değil, bugünle ve gelecekle ilgili hesaplar bakımından da.
Çünkü güçlenmek demek, bazı şeylere ‘‘hayır’’ diyebilmek demektir. Oysa, her devlet ya da devletler topluluğu, kendi niyetleri ve amaçları için rahatça kullanılabilecek bir devlet ister karşısında.
Böyle olduğu için de Sevr, Lozan'dan çok sevilir ve durumlar gerektirdikçe bu sevgiye uygun olarak, sanki o aşk üzerine yazılmış bir senaryo varmış gibi davranılır.
Paylaş