Paylaş
İstanbul'da dün başlayıp bugün ve yarın sürecek olan üç günlük uluslararası bir sempozyumda ‘‘kamu girişimciliği’’ ele alınıyor. Geçmişiyle, şimdiki durumu ve geleceğiyle.
Lütfi Kırdar Konferans Merkezi'ndeki bu toplantıyı düzenleyen, Türkiye Mühendis ve Mimar Odaları Birliği adına Elektrik Mühendisleri Odası'nın İstanbul şubesi.
Türkiye'nin çeşitli üniversitelerinden, sendika ve meslek kuruluşları ile yabancı ülkelerden geniş bir katılım söz konusu. Kamusal mülkiyetin anlamından kamu girişimciliğinin değişik biçimlerine, başka ülkelerdeki deneyimlerden Türkiye'deki sorunlara, sağlık ve eğitimden toplu taşımacılığa kadar çeşitli konular gözden geçirilip tartışılacak ve yeni çözümler aranacak.
Kamu girişimciliğinin öldüğü, defterinin dürüldüğü ve artık bireysel çıkarların yarışmasına dayalı yeni bir evrenselliğin egemen olacağı her gün, her yerde sabahtan akşama dek söylenirken, Türkiye'de böylesine kapsamlı bir tartışmanın düzenlenmiş olması ilginçtir.
Belki de, kaçınılmaz olduğu ileri sürülen bu yeni evrenselliğe karşı derinden derine oluşmuş bir genel tepkinin Türkiye'ye yansımasıdır yaşanan. Yalnız eski Sosyalist Blok toplumlarında değil, Fransa gibi oldukça uzun karma ekonomi geleneği olan ülkelerde de sorulmaya başlanan şöyle sorular var: Marksist ekonomi sisteminden ayrılma ya da eski dönemlerin devletçiliğinden vazgeçme, mutlaka başıboş ve kör bir liberalizme teslim olmak mı demektir? Kamu girişimcilğinin işlevi büsbütün sona mı erdi? Kusurlar varsa, bunlar düzeltilemeyecek cinsten midir?
Hele yatırımsızlıktan ve işsizlikten sızlanan, zaten cılız yapılı sosyal güvenlik sisteminin büsbütün çöktüğünü gören, özelleştirme diye kabul ettirilmiş talan ve yağma formüllerinin dedikodularını yaşayan bir Türkiye'de bu sorgulama daha da önem kazanmış oluyor.
Elbette, eskiye, geçmişin hatalı tutumlarına, bozulmuş yapılanmalarına dönüş söz konusu değil. Kavramların ve kurumların yeniden tartışılması gerekiyor: Kamu girişimciliği mutlaka hantal devletçilik demek midir? Özerklik sağlayacak, dünyaya açık serbest rekabet ortamlarında ayakta kalacak yeni ve verimli yönetim modelleri yok mudur? Kuruluşları sahiplenme duygusu ve kamunun çıkarlarını akıllıca savunma becerisi insanlara nasıl kazandırılır?
Ama, bütün bunlardan önce, bir iman tazeleme: Ekonomik yapıları ve sosyal durumları değiştirmede kamu girişimciliğinin yerine getirebileceği önemli işlevler hâlâ vardır. Yapılar ve durumlar kendiliklerinden de değişebilir olsa da, değişim hızlandırılmak ve belirli yönlere çevrilmek isteniyorsa, eldeki araçlardan, yani kamu girişimiyle kurulmuş işletmelerden yararlanılmalıdır.
Tartışmaların dönüp dolaşıp insan unsuru üzerinde yoğunlaşacağını şimdiden söyleyebilirsiniz: Kamu girişimciliğinin yararına ve işlevine inanmış, kamu hizmeti ve kamu çıkarı kavramlarına kendilerini adamış insanlar yetiştirmemişseniz, eğitim sisteminiz hâlâ bencilliğin, kişisel köşe dönmeciliğin değerlerini aşılamakta ise, kamusal varlığı gözetmek, düzeltmek ve geliştirmek mümkün olmayacaktır.
Onun içindir ki, başka birçok konuda olduğu gibi bu konuda da, eğitimin genel kalitesiyle birlikte, kamu hizmeti ve kamu girişimciliği için inançlı kadroları yetiştirecek seçkin kurumlar yaratma sorunu büyük ağırlık kazanıyor. Bu başarılırsa, gerisi kolay.
Paylaş