Paylaş
Japon çadırları mı?
Kayıp.
Daha doğrusu, nerede, kimlerde olduğu bilinmiyor. Birileri alıp bilinmeyen bir yerlere mi kurdu? ‘‘Bunlar çok iyi çadır; ziyan olmasın, saklayalım da gerekirse kullanırız’’ mı dendi? Belki yüzlerce çadırkentin birinde duruyorlardır da, kayıtsızlık kuyutsuzluk yüzünden arayanlar bulamıyordur.
Ama, bir şeyin varlığından 35 gündür haber alınamamış ve resmi makamların aramalarına karşın o şey hálá bulunamamışsa, Türkçede ‘‘kayıp’’ sözünden başka sıfat var mı bunu anlatmak için? Demek ki, Japon çadırları resmen kayıp.
‘‘Niçin aranıyorlar?’’ derseniz, onun hikáyesi, son yılların bozuk televizyon diliyle ‘‘oldukça’’ değil, çok ilginç.
Çadırlar, deprem afeti üzerine, kısa adı NVANAD olan Japon-Türk Dostluk Derneği'nin bağışı. Kampanya açmışlar, 4 milyon Japon Yen'i, yani yaklaşık 40 bin dolar toplamışlar, en çok nelerin gerekli olabileceğini düşünerek malzeme alıp özellikle çocukların işine yarasın ve rehabilitasyonda kullanılsın diye UNICEF'in Türkiye Milli Komitesi'ne yollamışlar: 7'si altı kişilik, 19'u sekiz kişilik, 8'i on kişilik, her iklime dayanıklı, çok sağlam 34 çadır, 50 adet kalın çadır altlığı, 20 bin çocuk havlusu, 100 takım portatif tuvalet.
Türk Hava Yolları malzemeyi ta Tokyo'dan buraya parasız taşımış. 11 Eylül gecesi Yeşilköy'e gelen denkler, Kriz Merkezi'nin ‘‘Gönderildiği şahıs, şirket, kurum adına bakılmaksızın derhal oraya yollanacaktır’’ emrine uyularak 12 Eylül'de Derince Terminal Komutanlığı'na yollanıp teslim edilmiş.
Birkaç gün sonra, Japonya'daki dernek sorumlularından sıcak mesaj: ‘‘Üyelerimiz daha fazla yardım için sabırsızlanıyorlar; çadırların, içlerindeki çocuklarla birlikte resimlerini çekip acele yollarsanız iyi olur, THY ancak ekim sonuna kadar parasız taşıma yapıyor.’’
Gelgelelim, çadırları koydunsa bul. Ankara'daki koskoca Kriz Merkezi bir aydır arıyor, UNICEF yetkilileri de. Terminaldeki kayıtlardan bir ipucu yakalamak olanaksız. Ama, çadırların biçimi belli, renkleri de: Büyükler yeşil-bej, küçükler mavi-sarı. Ama, Türkiye Cumhuriyeti bulamıyor.
Evet, bu koca devlet, adı büyük kriz merkezleri ve masalarıyla, oralarda oturan görevlileriyle, valiliklerden başlayıp belediyelere, mahalle muhtarlıklarına ve çadırkent görevlilerine kadar inen örgütlenişiyle, sorumlularına seslenerek ‘‘Şekli ve rengi bilinen şu Japon çadırlarından birkaç tane bulup gösterin de resmini çeksinler!’’ diyemiyor.
Şimdi, yerli UNİCEF'liler ne yapsın?
Japonya'ya yazıp ‘‘Sakın bir şey yollamayın, kayboluyor’’ mu desinler?
Yalancı çadırlarda beceriksiz resmi görevlilerin çocuklu fotoğraflarını çekip yollayarak binlerce kilometre ötedeki insanları mı aldatsınlar?
O insanlar ki, başarısız olunca halk önünde secdeye yatıp yere yüz sürerek özür dileyen sorumluların resimlerini görmeye alışıktırlar ancak.
Paylaş