Paylaş
İçinde olduğumuz bir olayın başkalarınca nasıl algılandığını bilemeyiz. İlk bakışta, pek de önemi yoktur bunun. Olayı yaşayan biziz çünkü.
Ama başkaları, ülkenin dünyadaki yeri bakımından önemlidir. Gırtlağa kadar önyargıya batmış olsalar da, hakkımızda alınacak kararları yine onların etkileyeceğini düşünmek zorundayız.
Hele, bu başkaları, İtalyanlar gibi bir toplumsa.
Yani, yakın zamana kadar öbür Avrupalılara oranla Türklere daha az antipatiyle baktığı halde Apo olayı dolayısıyla bozuştuğumuz ve bu yüzden öbürlerinin safına sürüklenen, ama yeniden kazanmamız gereken bir toplumsa.
18 Nisan seçimlerini böyle bir ülkeden izlemek ilginç olabilirdi. Ne var ki, seçimler İtalya'daki çok tartışmalı bir halkoylamasıyla aynı güne rastlamış ve dikkatler ister istemez o yarışa kaymıştı.
Halkoylaması ‘‘karar yeter sayısı’’ oluşmadığı için sonuç vermedi. Oylamaya seçmenlerin yarıdan bir fazlası katılsaydı, ‘‘evet’’ler kazanacak ve nisbi temsile bir ölçüde ağırlık veren şimdiki seçim yasası çoğunluk sistemine dönüştürülecekti. Ama, katılım yüzde 49.6'da kaldığı için olmadı.
Bütün bunlara karşın, dün sabahtan başlayarak İtalyan basınında Türk seçimlerine ilişkin yorumların çıkması, Türkiye'ye olan ilginin devam edişi bakımından yine de dikkat çekicidir.
En ilginç yorum, merkez solun büyük ve ciddi gazetesi olan La Repubblica'nınki: ‘‘Oylarda Öcalan etkisi: Ecevit'le birlikte Ali Ağca'nın Bozkurtları da iktidarda!’’
Olaylara dıştan bakanlar için, ayrıntılar ve yakıştırma hataları önemli değildir. Her şey, bilinen ve alışılan kalıplarla düşünülür. Örneğin, Apo'nun nasıl teslim edildiği İtalyan'ı ilgilendirmez. Ona göre, önemli olan ele geçirilmesidir ve seçimde bu mutlaka rol oynamış olmalıdır. Hatta, ‘‘Keşke zamanında bir Kenya kolaylığı da bize gösterilseydi’’ diye hayıflanmış olmaları bile mümkün. Ağca'ya gelince, Apo konusundaki basit özetleme orada da geçerli: Bildikleri tek Bozkurt, Ağca. İpekçi ve Papa suikastlarının ayrıntıları ya da Bahçeli MHP'sinin ne olduğu onları ilgilendirmez. Bilgi çağını yaşadığı söylenen ve herkesin her şeyi bildiği sanılan dünya budur.
Ama, bir bakıma, yüzeysel gözüken bu çeşit yargılar, üst üste binen izlenimlerden oluştukları için, büsbütün de yanlış sayılmaz. Apo olayının, gerçekler ne olursa olsun, seçimleri etkilemediği söylenebilir mi? Bir Muğla kasabasında köylünün biri, ‘‘Ecevit köylerde daha kuvvetli; şehitlerin töreni şehirde yapılıyor; ama tabut köyde gömülüyor’’ demişti.
Kasaba törenlerinin de MHP'yi güçlendirdiğini söylemek, olayları çok basite indirgemek olur. Nedenler bu kadar yalın değil. DSP'yi içine alan büyük ‘‘sağa kayış’’, yıllardır biriken bir yığın değişik etkenin sonucudur.
Türkiye açısından ilginç olan, bu arada Avrupa'nın da sola kaymış olmasıdır. Ya da, en azından, İtalya'da olduğu gibi, sağ karşısında eşit güce erişen bir solun ortaya çıkmış bulunması. Oysa, Türkiye'nin parlamentosunda DSP-MHP-ANAP ve MHP-ANAP-DYP kombinezonlarından hangisi hükümet olursa olsun, iktidarla muhalefet arasında bir sağ-sol dengesi olmayacak. Ortasından şöyle ya da böyle ikiye ayrılmış sayılması gereken kocaman bir sağ blok söz konusu.
Solsuz Türkiye'nin, başka birçok konu gibi Avrupa konusunda da işi zordur.
Paylaş