Paylaş
Aranan, ‘‘ilik gibi bir kız’’ değil, kadın erkek, yaşlı genç, sıradan biri. Yeter ki, kanındaki alyuvarların hücre dokusu bir başkasınınkine tıpatıp uysun. Bulunursa, Dr. Oktar Babuna kurtulacak. Yalnız kendi derdini değil, kan kanserine yakalanmış herkesin derdini de ‘‘iliklerinde duyan’’ bu kişiyle birlikte binlerce başka insan da.
Çünkü, onun ‘‘gönüllü arkadaşları’’nca sürdürülen kampanya öyle bir girişim ki, sonuçta Türkiye'ye ve bütün insanlığa müthiş bir banka kazandırılacak: ‘‘İlik Bankası’’. Benzeri çok az yerde bulunan bu kayıt bankası sayesinde, lösemiye yakalanan herkes kendi alyuvarlarının yapısına uyan birine erişecek, onun birazcık kanıyla oluşturulan yeni bir ilik dokusunun kendisine nakledilmesini sağlayıp hayatta kalacak.
Kolay iş değil bu.
Hele Kuzey Amerika ve Türkiye gibi genetik şeceresi çok karışık yerlerde.
Irkçılar duymasın: İskandinavya gibi ırk yapısı az çok ‘‘saf’’ kalmış yerlerde alyuvarlarının hücre dokusu hastanınkiyle tam uyum gösteren insana rastlama olasılığı yaklaşık 50 binde birken, bizimki gibi çok çeşitli kökenden insanın kaynaştığı ülkelerde bu olasılık milyonda bire kadar düşebiliyor.
Kampanyada bugüne dek yaklaşık 160 bin kişi taranmış. Ama, taramadan geçmekle, yani uygunluğu araştırılabilecek kan vermekle iş bitmiyor. Kanın çeşitli sınamalardan geçirilmesi ve ‘‘doku tiplemesi’’nin yapılması gerekiyor.
Öte yandan, ancak İstanbul Üniversitesi Tıbbi Biyoloji Laboratuvarı'nda yapılan bu inceleme, çeşitli araçlar isteyen pahalı bir işlem: Merkezkaç, plak dökme, parafin makineleri, değişik nitelikte mikroskoplar, otoskop, ısıdöngüleyici, elektrofroz denen araçlar, derin dondurucular gerekmekte. Her inceleme 16 milyona maloluyor. Kampanyadan önce, 40-50 milyon lira olan maliyetin bu miktara indirilmesi bile büyük başarı. Yakında rakamı 3 milyona düşürmek ve sonunda parasız duruma getirmek hedefleniyor.
Araç ve para sıkıntısının sonucu şu ki, şimdiye kadar günde 400-500'den yaklaşık 45 bin kişinin tiplendirilmesi yapılabilmiş. Kampanya, Almanya'daki Türkler arasında da sürüyor; ama orada şu güçlük var: laboratuvarlar incelemeleri sürdürmek için giderlere katlanacak kefil istiyorlar.
Kısacası, azıcık kan vermekle iş bitmiyor. Para, hem de azıcık değil çok para gerek. Kampanyanın zayıf kalan yanı bu. Kendilerini ‘‘iliklerine kadar’’ bu işe vermiş olan ‘‘Babuna'nın gönüllü arkadaşları’’ ise, dağıttıkları çağrı bildirgesine, ‘‘anlamlı bağışta’’ bulunduğunu söyledikleri bir tek kişinin adını verdikten sonra, ‘‘Aynı duyarlılığı Türkiye'nin önde gelen öbür işadamlarından görmedik’’ diye yazmışlar.
Bencilliğin ‘‘iliklere işlediği’’ ve sağlığın kamu hizmeti olmaktan çıkarılıp ticaret konusu yapıldığı yeni dünya düzeninde böyle bir beklenti genellikle boştur ama, bereket burası Türkiye'dir ve insanlarımız bu çeşit ‘‘çağdaşlık’’tan henüz tam duyarsızlık ölçüsünde etkilenmiş sayılmazlar.
Paylaş