Paylaş
Yeraltından depremlerle gelen mesajlardan biri, ulusal devlet denen varlığa erken sırt çevirmiş olmanın yanlışlığına ilişkindir.
Belki, bilime sırt çevirmekle bir yere varılamayacağına işaret eden birinci mesajın yerine getirilmesi de bu ikinci mesajın doğru anlaşılmasıyla mümkün olabilir.
Son yılların Türkiye'sinde devletin şimdiki kötülüğüne, bugünkü boyutlarının yanlışlığına, küçültülmesi gerektiğine, şundan bundan elini ayağını çekmesine ya da rastgele herhangi bir kurummuş gibi işletilmesine ilişkin o kadar çok şey söylenip yazıldı ki, vatandaşlarda devletsiz de yaşanabilirmiş gibi bir izlenim oluştu. En azından, devletin dışta sınır koruyup içte güvenlik sağlamakla yetinebileceğine inanan ve başkalarını da inandırmaya uğraşan insanlar türedi. Kamu hizmeti kavramı yıpratılmış, kamu yararı düşüncesi alay konusu yapılmış, kamu görevlileri boğaz tokluğuna çalışan, beceriksizlikle suçlanan, aşağılanan insanlar durumuna düşürülmüştür.
Kısacası, şimdiki devletin herkesçe eleştirilen kusurlarını düzeltmek, onarmak ve çağın görevlerini çağdaş bir çalışma düzeniyle yerine getirebilecek bir yönetim yapısı yaratmak, kamu görevlilerinin işgörme koşullarını ve ücret rejimlerini yoluna koymak yerine, kendi kendisini suçlamaya, yaralamaya ve yok etmeye yönelik bir devlet yaratılmıştır. Yönetim ya da personel reformu gibi sözler işitilmez oldu.
Oysa, yalnız depremler değil, daha önceki birçok olgu da gösterdi ki, Türkiye gibi bir ülkenin ulusal çerçevesinde devletçe yerine getirmesi gereken ve başka hiçbir kuruluşun yerine getiremeyeceği bir yığın görev var.
Başka yerlerdeki ve özellikle gelişmiş ülkelerdeki gidişler buralar için ancak bir ölçüde, kısmen geçerli.
Buralarda asıl geçerli olan, depremlerin de bir kez daha gösterdiği gibi, hálá giderilemeyen altyapı eksikliğidir.
Toplum disiplininin düşüklüğüdür.
Gerektiğinde hemen kullanılabilecek kamu kaynaklarının yetersizliğidir.
Hepsinden önemlisi, bütün bunların yapılabilmesi, altyapıların kurulması, çabaların belli bir disipline bağlanması ve sınırlı kaynakların akıllıca kullanılması için hálá ‘‘stratejik’’ nitelikte bir planlamaya, kamusal ve özel çabaların doğru bir eşgüdüm içine alınmasına duyulan gereksinmedir.
Ulusal devlet, bu amaçların gerçekleştirilmesi için hálá en elverişli çerçeve.
Hatta, son depremler dolayısıyla öne çıkar gözüken gönüllü çabaların, ‘‘sivil toplum örgütleri’’ denen kuruluşların belirli, sağlam ve güvenilir bir çalışma alanı bulabilmeleri için de onun varlığı gerekli.
Yeter ki düzeltilsin, düzeltilme gereği duyulsun, zor yıkılış ve kurtuluş dönemlerinde kullanılıp sonra nankörce vazgeçilmesin.
Paylaş