Paylaş
LAİK devleti korurken hukuk devletini zedelemekten kaçınan Sayın Cumhurbaşkanı'nın en büyük handikapı, şeriatçısından ikinci cumhuriyetçisine kadar Kemalist cumhuriyetin ne kadar muhalifi, hasmı, düşmanı varsa, hepsinin bir araya gelip ondan yana cephe tutar görünmesidir. Bu görüntü, devlet başkanı ile cumhuriyet karşıtları arasında sanki gizli bir dayanışma varmış izlenimi verebilir.
Daha doğrusu, Cumhurbaşkanı'nın tutumunu beğenmeyenler ya da bu tutum işlerine gelmeyenler, bu izlenimi kullanmadan edemezler.
Nitekim, Başbakan da, ‘‘Biz laik cumhuriyeti korumaya çalışıyoruz, Cumhurbaşkanı engelliyor’’ gibi sözler etmekten kendini alamadı.
Oysa Devlet Başkanı daha işin başında, kamu hizmetine sızmış şeriatçıların temizlenmesinden yana olduğunu, ancak tutulan yolu Anayasa açısından yanlış ve geçersiz bulduğunu açıkça söylemişti.
* * *
Bu vesileyle belirtilmesi gereken önemli bir nokta var: Son tartışmada her iki taraf, cumhuriyetin temel niteliklerinin bir bütün oluşturduğunu unutmuştur.
Nedir bu nitelikler?
Anayasa, Türkiye Cumhuriyeti'nin demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğunu söylüyor. Yani, cumhuriyet aynı zamanda demokratik devlet, laik devlet, sosyal devlet ve hukuk devleti olmak zorundadır. Bunların her biri tek başına benimsenmeye layık ve korunmaya muhtaçtır; ama asıl benimsenmesi ve korunması gereken, bunların bütünlüğüdür.
Yani, biri olmadan öbürünün değeri olamaz. Birinin zedelenmesi öbürlerini de zedeler; biri yıkılırsa, öbürleri de yıkılışa sürüklenir.
Bu bütünlük çoğu zaman gözden uzak tutulduğu içindir ki, örneğin sosyal devlet olmadan demokrasinin olamayacağı unutulur. Ama, bozuk gelir dağılımı, gitgide daha da bozulan sosyal sınıfları ve bölgeleri arasında uçurumlar yaratılan, hızlı ve dengeli kalkınma için kullanabileceği ekonomik kamu kuruluşlarını elinden çıkaran bir sosyal devletin zayıflaması, demokrasiyi de zayıflatır; sosyal gerilimler yüzünden demokrasi bir gün çöker.
Aynı şey, son olayda göz önünde bulundurulması gereken laik devlet ve hukuk devleti bağlantısı bakımından da doğrudur. Evet, laik devlet korunmalıdır; ama bu hukukun kafası gözü yarılmadan, insanların en doğal temel hakları çiğnenmeden, hele Anayasa'nın ‘‘Ancak yasayla yapılabilir’’ dediği şeyleri, KHK ile yapmaya kalkıp, keyfi uygulamalara yol açmadan olmalıdır. Yoksa, laiklik düşmanlarının ekmeğine yağ sürülür. Onlara ‘‘Laiklik ancak zorbalıkla ayakta duruyor’’ lafları etme fırsatı verilmiş olur.
* * *
Buna karşılık, KHK tartışmaları sayesinde laik devleti koruyan önlemlerden şimdilik kurtulduklarını sananlar da şunu unutmamak zorundadırlar: Hukuk devletinin her zaman doğru işleyebilmesi, işin içine din duygularını karıştırmayan bir laik düzenin varlığına bağlıdır. O duygular araya girince hukukun da şirazesinden çıkacağı, hatta din kavgalarını önleyemez duruma düşeceği kanlar akıtılarak öğrenilmiş tarih derslerinden biridir
Paylaş