Paylaş
Konuşan, sıradan bir hukukçu değil; Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi'nin eski başkanı, Yekta Güngör Özden, ‘‘Siyasiler büyük bir anayasa suçu işlemekteler'' diyor, ‘‘Bu iş onları Yüce Divan'a bile götürebilir. Anayasa'da imtiyaz sözleşmelerinin Danıştay denetimine tabi olduğunu belirten 155. madde yerinde durdukça, uluslararası tahkim getirilemez!''
Ne demek uluslararası tahkim?
Şirketiniz, Türkiye'de yapacağı bir iş için dışarıdan bir ortak yatırımcı buluyor. Ancak, gelecek olan yabancı şirket, ‘‘Aramızda anlaşmazlık çıkarsa, Türk mahkemelerine gitmeyelim, dıştan bir hakem bulalım'' diyor. İster istemez razı oluyorsunuz. Bu iş için Birleşmiş Milletler'in, Amerika'nın, hatta Avrupa'nın belirli kuruluşlarınca oluşturmuş ‘‘tahkim'', yani ‘‘hakeme gitme'' kurumları da var. Onlardan birinin hakemliğini kabul ediyorsunuz, yabancı yatırımcınız koşa koşa geliyor.
Niçin bu kadar memnun? Çünkü, günü gelip böyle bir kurumun hakemliğine gidilirse, bir yolunu bulup oradan kendi lehine karar çıkarabileceğinden emin.
Niçin emin? Çünkü, Türkiye ve Türkler konusunda oluşmuş yaygın önyargılardan oralarda da yararlanabileceğini biliyor.
Özel şirketlerin deneyebileceği bu yol, kamu yatırımları için kullanılabilir mi? Örneğin, Türkiye'de ‘‘yap-işlet'' veya ‘‘yap-işlet-devret'' yoluyla yapılacak bir tesis için yabancı bir şirket ya da onun yerli ortağı, kamu kurumuyla yapılan sözleşmeye ‘‘uluslararası tahkim'' koşulu koydurabilir mi?
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nin eski idare hukuku profesörü ve şimdi KKTC Yakın Doğu Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Yıldırım Uler şöyle diyor: ‘‘Bir kamu hizmeti özel kişi ya da kuruluşa gördürülse bile, onun asıl sahibi yine kamudur, idaredir. Dolayısıyla bu noktada devletin taraf olmadığı ileri sürülemeyeceği için, adına ne denirse densin, söz konusu anlaşmaların tümü imtiyaz sözleşmesi kapsamındadır. Kamu hizmetlerinde ise, tahkim olmaz. Nasıl devlet kamu hizmetinin sahibiyse, kamu hizmetini denetleyecek olan da ulusal kamu yargısıdır, idari yargıdır ve Danıştay'dır... Anayasa değiştirilmeden uluslararası tahkime gidilemez.''
İşin hukuk yönü bir yana, bir de tarafsızlık konusu var. Bu çeşit tahkim kuruluşlarının tarafsızlığına Anayasa Mahkemesi'nin eski başkanı da inanmıyor. Özden, dünkü Cumhuriyet'e verdiği demeçte, Avrupa İnsan Hakları Divanı gibi uluslararası yargı kuruluşlarından bile siyasal düşüncelerle Türkiye aleyhine sonuçlar çıkabildiğini belirttikten sonra, şöyle konuşmuş: ‘‘Herkes kendi hukukuna güvenirken bizim kendi mallarımızı başka hukuka emanet etmemiz söz konusu olamaz. Özelleştirme illa olsun diye bu yapılmaz.''
Ama yapılıyor.
Ankara, Gebze, Adapazarı, İzmir doğalgaz santralları ile İskenderun ithal kömür santralının yapımı için 8 Ekim 1998'de imzalanan sözleşmelerde uluslararası tahkim koşulu var.
Akla gelen soru şudur: Türk hukukundaki durum açıkça belliyken, göz göre göre kim, nasıl, nerelerden cesaret bularak böyle sözleşmeler hazırlayıp imzalayabilmektedir?
Sorunun yanıtı da açık: Cumhurbaşkanından başbakanlara ve bakanlara kadar bütün devlet büyükleri, sabah akşam, ‘‘Yabancıların önündeki hukuk engellerini kaldırın'' deyip dururlarsa, devlet küçükleri başka türlü davranamaz.
Paylaş