Paylaş
Vatandaş tedirgin. Ülkenin çeşitli yörelerinde endişe verici bir tablo ortaya çıkıyor. ‘‘Ekonomik bakımdan fazla büyük; küçültelim’’ diye üzerine çullanılan devlet, bu kez sonuçları bakımından büyük tehlikelerle dolu br başka küçülüşün içine düşmektedir: Hukuksuzluk.
İşin ilginç yanı, bu durumun tam da o çok önem verilen ekonomik küçültüş dolayısıyla belirmeye başlamasıdır. Özelleştirme uygulamaları sırasında verilen yargı kararlarına aldırış edilmediği zaman pek çok kişinin kılı kıpırdamıyordu. Hatta bu aldırış edilmeyişi haklı bulanlar, buna sevinenler, uygulamalar hukuka uymadıkça hukukun uygulamalara uydurulmasını savunanlar bile oldu.
Başta cumhurbaşkanı olmak üzere.
Ama, hukuksuzluk bir kez başlamayagörsün; yağ lekesi gibi her yana yayılır. Yargı kararlarına aldırış edilmeyince, arkasından genel ve yerel yönetimlerin yine kendilerince konan kurallara aldırış etmeyişleri başladı.
Geçen hafta Eskişehir'de temeli atılan ticaret alanı inşaatını alın. Otogar karşısındaki bu arazi, daha önce Anıtlar Kurulu'nca doğal sit ilan edilmiş olan Porsuk Çayı koruma kuşağını da kapsamaktaymış. Fakat yine de Belediye Meclisi inşaat için temmuz sonunda Nazım Plan değişikliği yapmış. Kurallara göre bu değişikliğin bir ay askıda kalması, arkasından da projelendirmenin yapılması gerekiyormuş. Gelgelelim, hukuksuzluk batağına bir kez batan bir ülkede artık bu çeşit bekleyişlere tahammül yoktur. Hemen çağırıp cumhurbaşkanını temeli attırırsınız, olur biter.
Daha önce, Bursa'nın Yeşilşehir'inde yapıldığı gibi.
Balık baştan kokunca, kuyrukta olabileceklerin haddi hesabı yoktur.
Nitekim, kuralları çiğneyenlere devletin göz yumuşunda da müthiş bir artış görülmeye başlamıştır.
Belki, bu göz yumuşlar eskiden de oluyordu. Ama şimdi, her şeyin konuşulduğu, görüldüğü ve gösterildiği bir Türkiye'de hukuksuzluğun bu boyutlara varışıyla birlikte onun yarattığı ürperiş de artmıştır. Daha doğrusu, hukuksuzluk arttıkça, hukuksuzluktan ürperen insanların sayısı çok daha fazla artıyor.
Bu olgunun en çok yaşandığı yerler, turistik yörelerdir.
Oralardaki hukuksuzluklar iki çeşit insanı etkilemekte: Yerliler ve geçici yahut kalıcı olarak sonradan gelenler. İkisinin karışımı, eski uysallıkları yenmeye ve hukuksuzluğa karşı iki düzeydeki ürperişin yarattığı ortak bir başkaldırıyı örgütlemeye yarayabiliyor. Örneğin Bodrum'da gürültülü disko önündeki ünlü iskele zorbalığında etkisiz kalmış bir devlete karşı mücadele veren belediye başkanının yanında şimdi Ankara'dan gelen Profesör Baskın Oran da var. Kale duvarı dibindeki bar zorbalığının ve kamuya ait yerlerin fedailerce geçilmez hale getirilişinin karşısında da böylesine ikili bir direniş oluşmakta.
Tepelerdeki hukuksuzlukla aşağılardaki mafya dayanışması karşısında böylesine yerel dayanışma cepheleri oluşmadıkça, Türkiye'nin daha da karanlık bir geleceğe doğru sürüklenmesi kaçınılmazdır. Ürpertici olan budur.
Paylaş