Paylaş
Bayram günü ders olmaz elbet.
Fakat, eskiden bayram günü günlük gazeteler de çıkmaz ve yazar-çizer takımı hiç değilse iki-üç gün bayram ederdi. Artık bu kural bozulduğuna göre, ‘‘Bayram günü ders olmaz’’ kuralı da bozulabilir.
Şimdi, bayram sabahı çıkan, ama benzerlerine basında ve televizyonlarda her gün rastlanan imzasız bir haber üzerine bir-iki küçük ders vermekte yarar var.
Haber, ‘‘Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nın elektrik üretim, dağıtım ve satışının özelleştirmesi amacıyla açtığı ihalelerde alınan sonuçlar Danıştay tarafından da onaylandı’’ diye başlıyor. Bir yerde, ‘‘Hükümetin küçük ortağı DSP'li Mümtaz Soysal'ın başkanlığını yaptığı KİGEM başta olmak üzere sendikalar ve bazı sivil toplum örgütleri enerji alanındaki özelleştirmelere karşı çıkmaktaydı’’ diye devam ediyor. Arkasından, Amerikan Enerji Bakanı'nın çabalarına değinip ‘‘Danıştay'ın kararından sonra enerji alanındaki yatırımların hızla artması yanında dağıtım şebekeleri ihalelerinin de süratle sözleşme imzalanması aşamasına gelmesi bekleniyor’’ diyerek sona eriyor.
Herkes bilir ki, habercilikte temel kural, kişisel yorumu, ideolojik çarpıtmayı ve meslek hesaplarını işin içine katmadan, gerçeği yansıtmaktır.
Olayı daha iyi anlamaya olanak verecek tüm unsurları elde ederek.
Mesleklerle ideolojiler açısından çıkarılabilecek sonuçlar ve kişisel yorumlar, habercinin değil, başkalarının işidir.
Haberin ikinci paragrafından zorla çıkarıyorsunuz ki, söz konusu karar, bütün enerji ihalelerine değil, Kepez, Çukurova, Yanıklar ve Çal hidroelektrik santrallarına dayalı enerji dağıtımı imtiyaz sözleşmelerine ilişkinmiş.
Şimdi sormaz mısınız, son zamanlarda imtiyaz sözleşmelerinin ‘‘uluslararası tahkim’’ sorunundan ötürü Danıştay'da takılması ile sıradan bir imtiyaz onaylamasının ne ilgisi vardır? Söz konusu sözleşmelere ‘‘uluslararası tahkim’’ konmuştu da, Danıştay buna mı onay verdi?
İmtiyaz, kısa tanımıyla, kamu hizmetlerinin özel kişilere ve şirketlere verilmesi demek. Anayasa bunu engellemez, ama bu işlere ilişkin sözleşmelerin Danıştay denetiminden geçmesini emreder. Danıştay da, teknik açıdan Türk hukukuna uygunluk sağlandığı kanısına varmışsa, onaylar. Ne var ki, Cumhuriyet Osmanlı gibi batmasın diye konan bu sistem, son günlerde Cumhurbaşkanı'ndan Amerikalı bakanlara kadar çeşitli kesimlerin hedef tahtası olmuştur.
Acaba ‘‘haber’’in amacı, uluslararası tahkimle hiç ilgisi olmayan rutin bir Danıştay onayını vesile ederek, yabancı katılımlı büyük enerji sözleşmeleri için yargı üzerinde oluşturulan korkunç baskıya katkıda bulunmak mıdır?
Yoksa, asıl amaç, çelişki olmayan bir durumu çelişki diye gösterip siyasal yaşamın kusurları arasına bir de hukuksuzluk kusuru sokmak mıdır? Adı üstünde ‘‘kamu işletmeciliğini geliştirmek’’ ve elbette ‘‘kamu işletmelerine sahip çıkmak’’ için kurulan bir vakıf aynı düşünceyle açılan davalara yardımcı oluyorsa, vakıf başkanının ‘‘küçük ortak’’ denen bir partide milletvekili olması haberle ne bakımdan ilgilidir? Haberde bir dava mı söz konusudur ki?
Ayrıca, bırakın milletvekilini, iktidar partisinden de olsa sıradan bir vatandaş bile hukuksuzluk görünce karşı çıkmışsa, bunda ne gibi bir terslik vardır? Hükümete ortak olmanın hukuksuzluğu düzeltmekten kaçınmak anlamına geleceğini kim söylemiş?
Yok, haberci bunu söylemek istiyorsa, o başka.
Paylaş