Paylaş
Son yılların en talihsiz ülkelerinden biri, herhalde Belçika'dır. Boyuna ve nüfusuna karşın Avrupa'nın önemli devletlerinden biri olduğunu iddia eden bu küçük ülkenin başına gelmedik dert kalmadı.
Dışişleri Bakanı'nı NATO'nun Genel Sekreteri yapmayı başardılar; fakat, o da bir yolsuzluğa bulaştı ve istifa etmek zorunda kaldı.
Hemen hemen aynı tarihlerde küçük çocuklarla ilgili cinsel sapıklık ve cinayet hikáyeleri, yalnız Brüksel basınını değil, bütün Avrupa'yı işgal etti; görevlerinden ayrılmak zorunda kalan Belçikalı politikacılar oldu.
Amerikalıların Coca Cola'sını teneke kutulara doldurup Avrupa'nın çeşitli köşelerine gönderen en büyük tesislerden biri onlardaydı; dolum işine zehirli bir madde bulaştı, milyonlarca kutuyu imha edip büyük gelirden oldular.
Arkadan dioksin sorunu geldi; Belçika'da imal edilip kullanılan hayvan yemlerine bu zehirden karıştı. Bu yılın başlarında, Ghent kenti yakınlarındaki bir fabrikanın hayvan yemi imal eden sekiz yere teslim ettiği 80 ton kadar yağa hálá anlaşılmayan bir yerden dioksin bulaştığı öğrenildi; hükümet, Avrupa Komisyonu'nun baskısıyla, bir yığın çiftliği kapatıp tavuk ve ve yumurta satışını yasakladı. Yasaklama, zamanla, hayvanlardan elde edilmiş sütle yapılan tereyağ, peynir ve çikolata gibi maddelere yayıldı.
Avrupa Komisyonu, tam bu çeşit yasakları kaldırıp Belçika'nın gördüğü zararları telafi etmenin yollarını bulmak üzereydi ki, geçen gün bir başka felaket haberi geldi: Avrupa Komisyonu'nun Veterinerlik Komitesi, yalnız Belçika'da değil, Avrupa'nın başka yerlerinde de tüketilen domuz etinde hálá dioksin kalıntısı bulmuştu. 800 çiftlikten başka 233 çiftlik daha kapatıldı.
***
İlginç olan, felaketler dizisinden daha çok, resmi makamların bunlar karşısında gösterdiği duyarlılık ve ciddiyettir.
Zehirlenme kuşkusu bulunan milyarlarca franklık gıda maddesinin imha edilmesinden çekinilmemiş ve hükümet bütün ürünlerin bedellerini üreticilere gecikmeden ödemek sorumluluğunu göstermiştir. Şimdi de 80 bin tona yakın domuz eti ve sosis, jambon ve hepsi satılmışçasına satış fiyatlarının yüzde 80'i hemen ödenecek. Bu son önlemin Belçika hükümetine tam 6 milyar Belçika Frangı'na, yani yaklaşık 158 milyon dolara mal olacağı söyleniyor.
***
Bunları okuyunca, Çernobil kazasında Türk resmi makamlarının geçmişteki davranışlarını, reaktif etki görmüş çayları yudumlayan bakanları ve hálá sürüp giden sorumsuzluğu düşünmeden durmak zordur.
Sonradan bazı önlemler alındı ve sadece bir miktar çay imha edildi; ama başka ürünlerdeki durum ve bugünlere gelen etkiler konusunda hiçbir şey bilmiyoruz. Örneğin, Doğu Karadeniz'de kanser vakaları ne ölçüde artmıştır?
Nihayet, bu gibi konularla meşgul olmak üzere Merkezi Hükümet Teşkilatı Araştırması'yla da 1963'te önerilen ‘‘Gıda Bakanlığı’’nın kurulması için daha ne kadar beklenecektir?
Kısacası, Avrupa Birliği'nin dışında olmak, insanımızın sağlığıyla ilgili bu gibi konularda sorumsuzluğu sürdürmek için yeterli neden midir?
Paylaş