Mümtaz Soysal: Geriye dönüş vizyonu






Mümtaz SOYSAL
Haberin Devamı

GÖNÜL isterdi ki, Lefkoşa'daki Yakın Doğu Üniversitesi'nce düzenlenen ve dün sabah başlayıp yarın akşam sona erecek olan ‘‘Kıbrıs sorununun dünü, bugünü, geleceği’’ konulu sempozyuma Türkiye'nin tüm ‘‘itirazcı’’ları da katılsın.

Yani, Birleşmiş Milletler'deki görüşmelerde Türk tarafının uzlaşmazlığı yüzünden Ankara'ya AB yolunun tıkandığına inananlar.

İnsan haklarına saygı ve demokrasi gibi bu ülkenin zaten kendiliğinden gerçekleştirmesi gerekenler ile AB'nin Kıbrıs, Ege, Güneydoğu konularındaki ‘‘ekstra siyasal koşulları’’nı aynı kefeye koyup hepsinde uyum bekleyenler.

Kıbrıs sorunu dahil bütün istenenler yapılsa bile, son İrlanda oylamasında da görüldüğü gibi, genişlemeye ve özel olarak da Türklerin tam üyeliğine karşı AB toplumlarındaki isteksizlik açıkça ortadayken ‘‘ekstra siyasal koşullar’’da ödün vermenin beyhudeliğini görmeyenler.

Rum tarafının ve üçüncü tarafların uzlaşmazlığını bilmeden kabahati hep Denktaş'la Ecevit'e ve bu taraftaki askerlerle diplomatlara yıkanlar.

Soruna bir de Türk tarafının gözüyle bakmayı ‘‘aydın’’ olma açısından ayıp sayarak Avrupa başkentlerindeki ‘‘entel’’lerle düşe kalka sözde evrensel vizyonlara eriştiklerini sananlar.

Kuzey Kıbrıs'taki ekonomik başarısızlıkları bütünüyle Ankara ve Lefkoşa'daki sorumluların üstüne yıkıp Ada Türklerini dize getirmek için dünyanın otuz sekiz yıldır uyguladığı acımasız ambargoyu unutanlar.

Batılı ortakları kızar diye ellerindeki yatırım olanaklarını Kuzey Kıbrıs'tan esirgeyip 1974'ten beri oraya tek çivi çakmamış olan iş adamları.

Sempozyum, şimdiye kadarki benzer toplantılardan farklı: Sorunu tarihin derinliklerinden alıp geleceğe taşıyarak doğru bir ‘‘vizyon’’ oluşturmayı amaçlıyor. Örneğin, bugün çözüm ararken bir ‘‘Kıbrıs ulusu’’ndan söz etmek ne kadar doğrudur? Sayıca büyük çoğunluğun Yunanca konuşuyor olması, bırakın Enosis hülyasını, Ada'nın ‘‘Elen’’liğinden söz etmek için bile yeterli midir? Savunma amaçlı olduğu söylenen Rum silahlanmasının gerçek amacı nedir? Avrupa, Birleşmiş Milletler'in işine karışmakla çözümü kolaylaştırıyor mu, yoksa yokuşa mı sürüyor? Konfederasyon istemek çıtayı gereksiz yükseltmek midir, yoksa gerçekçi çözüm için geleceğe dönük daha kolay bir zemin hazırlamak mı?

Kuzey Kıbrıs'ın ve Türkiye'nin içinde ve dışında ‘‘çözüm’’ diye tutturup çözüme varmanın temel unsurları bakımından ille de karşı tarafın tezlerinden yana olmayı nesnellik, yapıcılık, uzlaşmacılık ve barışçılık sananların bilmeleri ya da derinliğine düşünmeleri gereken o kadar çok şey var ki.

Doğru düşünemeyiş ihanete kadar varabiliyor zaman zaman.

Elbet Kıbrıs'taki Türk halkını ve Ankara'yı yönetenlerin tutumlarında 1950'lerden başlayarak gecikmiş kararlardan, kişisel ihmallerden, ekonomik beceriksizliklerden oluşan çeşitli yanlışlar hep olmuştur. Şimdi geriye doğru bakınca, bir halkın katliamdan kurtarılması, başkalarının egemenliğine girme zorunda bırakılmayışı ve kendi toprağında özgürce yaşayabilmesi biçiminde özetlenebilecek olan genel sonuç yanında bütün o yanlışlar hoş görülebilir.

Ama, artık hiç hoş görülemeyecek olan büyük yanlış, bu genel sonucu tersine çevirebilecek ‘‘sözde çözümler’’i savunmak ve böyle bir geriye dönüşü ileri görüşlülük, hatta ‘‘vizyon’’ sahipliği sanmaktır.

Yazarın Tüm Yazıları