Paylaş
Devletin vatandaşa oyun oynaması düşünülemez. Ara sıra böyle bir izlenim uyansa da, aklın mantığın kabul edemeyeceği bir izlenimdir bu; çünkü, devletin ödevi vatandaşı korumaktır diye bilinir.
İzlenimi yaratan, daha çok şudur: Devlet, bazı durumlarda vatandaşın aldatılmasına göz yummuştur. En azından, uyarma görevini yerine getirmemiştir.
Bir bakıma, aldatıcılarla suç ortağı durumuna düşerek.
Türkiye, ‘‘bankerler’’ olayında bunu yaşamıştı. O zaman, on binlerce insanın dolandırılmaya doğru gittiği görülmüyor muydu? Uyarmanın yapılmayışı, vatandaşlara ve devlete pahalıya patlamıştır.
Şimdi de, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nun yönetimine alınan bankalar konusunda buna benzer bir durum var.
Yönetimine el konan bankaların pek temiz sayılmayacak işler peşinde koştuğu ve bir yığın insanın aldatılmakta olduğu biliniyordu. ‘‘Off-shore’’ denen ‘‘kıyı’’, daha doğrusu ‘‘kıyı-ötesi’’ bankacılığın Türkiye'deki tasarruf sahipleri için ne rizikolar taşıdığı, bankaları izleyip denetleyen ve Merkez Bankası'nca da sık sık uyarılan makamların bilmediği bir şey miydi?
Şimdi, o bankalardaki normal mevduat sahipleri, devlet güvencesi sayesinde paralarını yine kullanabilirken, aynı bankaların ‘‘kıyı-ötesi’’ hesaplarına para yatıranların büyük bölümü birikimlerini yitirmenin üzüntüsü içinde.
Genellikle, hepimizdeki ortak tepki, ‘‘Ne yapalım, onlar da Merkez Bankası'nda karşılık bulundurmayan, kasada likit değer tutmayan ve Sigorta Fonu'na prim ödemediği için devlet güvencesi olmayan yere para yatırmasalardı’’ deyip omuz silkmektir.
Ama, zarar gören binlerce insanın büyükçe bölümü açısından olayın gerçek yüzü bu kadar basit değil. Üstelik, o bölüm, parayı tek yüksek değer sayan bir toplumda ‘‘enayi’’ denmemek için birkaç yüz milyonluk küçük birikimini en ‘‘kárlı’’ biçimde kullanma telaşına kapılmış insanlardan oluşuyor.
Anlatılanlara göre, çoğunun başına gelen şu: Fırt fırt ortaya çıkan, ama mevzuata uygun kurulduğu için hesaplarına devlet güvencesi tanınan bir bankada, diyelim Fırtbank'ta hesabınız var. Bir gün, bankadaki görevli, ‘‘Kıbrıs'ta da şubemiz var; birikiminizi oraya havale ettirirseniz, yüksek faiz alırsınız’’ diyor ve size Fırtbank başlığı taşıyan havale káğıdı imzalatarak eski cüzdanınıza tıpatıp benzeyen bir Fırt-off cüzdanı veriyor.
Kıyı-ötesi bankacılığın ne olduğunu anlatan olmamışsa, bütün yapılanları devlet güvencesi altındaki bankanızın işlemi sanarak, yüksek faize kavuşmanın sevinciyle memnun ayrılıyorsunuz. Görevli de, bankasına bu ‘‘yarar’’ı sağladığı için aylığına bir ‘‘prim’’ daha ekletiyor.
Oysa, Kıbrıs'ta kurulmuş gözüken tek odalı ‘‘şube banka’’ya gitmiş para falan yoktur ve paranız ya İstanbul'daki bir tefecilikte ya da ne zaman ve nasıl paraya çevrileceği bilinmeyen bir taşınmazın alımında kullanılmıştır.
Paranız devlet şemsiyesiyle fırt olunca siz de fırttırmışsınızdır.
Paylaş