Fazilet'i kim bitirecek?

Mümtaz SOYSAL
Haberin Devamı

Başbakan, komutanlarla konuşmasını İstanbul'daki ANAP MKYK'sına aktarırken, askere ‘‘Fazilet Partisi'nin bu şekilde üstüne giderseniz, oylarını artırırsınız; onu bize bırakın!’’ dediğini anlatmış.

Acaba ne demek istemiş?

‘‘Sertlikle, yasakla, kapatmakla olmaz; daha ustaca yöntemler gerekir’’ demek istediği muhakkak da, ‘‘Bize bırakın!’’ demekteki muradı neydi acaba?

‘‘Aynı Özal kumaşından çıkma iki parti olduğumuz için, biz onların her şeyini, girdisini çıktısını ve nasıl bitirilmeleri gerektiğini de biliriz’’ mi demek istemiş olabilir?

Yoksa, ‘‘Onlarda ne kadar tarikatçı varsa, bizde de o kadar var; Fazilet'e akacak oyları bize akıtabiliriz!’’ mi demek istemiştir?

Yahut, ‘‘Biz DSP ile seçim ortaklığı yapacağız; ikimizin oyu toplanınca Fazilet yaya kalır!’’ demek istemiş olabilir mi?

Zaman, Özal'ın ANAP'ında ünlü ‘‘dört eğilim’’den hangisinin ayakta kaldığını açıkça gösterdi. Ayakta kalanlar, Thatcher'cı ve Prezidınt Bush'çu ‘‘azgın piyasa ekonomisiciliği’’ ile ‘‘dinci muhafazakârlık’’ eğilimleridir. ANAP safları, Meclis'te ve dışarıda, hâlâ bu çelişkili birlikteliğin örnekleriyle dolu.

Var olduğu söylenip de başlangıçtan beri tartışma yaratan ve artık izi bile kalmayan öbür iki eğilim ise, ‘‘orta direk’’ sözüyle kastedilen orta sınıf sosyal devletçiliği ile Menderes demokratlığıdır.

Bunlardan birincisinin şimdi hiç sözü edilmiyor. Orta direk aldatmasıyla asıl canına okunanın düpedüz orta direğin kendisi olduğu, memurun, işçinin, esnafın, zanaatkârın öbür sınıflara göre daha da zayıfladığı, sağlam bir orta sınıf oluşturmak yerine zenginin daha zenginleşip yoksulun daha yoksullaştığı bir sosyal düzen yaratıldığı artık herkesçe bilinmekte.

Demokratlık ise, özellikle son bir yıldır Bayan Çiller çığırtkanlığının tekelindedir.

Öyle anlaşılıyor ki, ANAP, bir yandan toplumu daha da dengesizleştiren politikaları sürdürürken, bir yandan da hükümetteki DSP ortaklığıyla bu son iki kaybını örtmek ve açıklarını yamamak istemiştir.

İlk bakışta, DSP'nin adındaki ‘‘demokratik’’ ve ‘‘sol’’ sıfatları böyle bir yamayış için çok elverişli gözükmüş olabilir.

DSP içinde hem lidere, hem de İstanbul iş çevrelerine çok yakın olan bir zihniyetin bu sıfatları ANAP politikalarına uyarlayış tarzı da.

Ama, acaba bütün bunlar ‘‘Fazilet'i bitirmek’’ için yeterli mi?

Buna ‘‘evet’’ diyebilmek, Fazilet'in tabanında dinci özlemlere bulaştırılmış olan ‘‘bozuk sosyal düzene isyan’’ unsurunu görmemek demektir.

Şimdi Fazilet'i ve daha önce Refah'ı yönetenlerin bu isyana karşılık verebilecek politikaların insanları olup olmadıkları ayrı konu. Ama, o nokta bir yana, bozuk sosyal düzeni köklü biçimde değiştirmekten çok, bozukluğu ufak tefek yamalarla sürdürmekten yana bir ANAP-DSP ortaklığının Fazilet tabanını başka yerlere çekmeye yetebileceğini sanmak kadar büyük safdillik olamaz.

Sosyal konulara ciddi ve derinliğine bakmayı öğrenmiş olan askerlerin Başbakan'dan gelen bitiricilik önerisine nasıl baktıkları bilinmiyor.













Yazarın Tüm Yazıları