Enerji safarisi

Mümtaz SOYSAL
Haberin Devamı

Dün sabah başlayıp bu akşam sona erecek olan ilginç bir toplantı var Ankara'da: İkinci Türkiye Enerji Konferansı. Düzenleyen, İngiltere'nin büyük iktisat dergisi ‘‘The Economist’’in ünlü Haberalma Birimi. Dış ülkelerden gelen bir yığın insan da katılıyor: Büyük şirket temsilcileri, petrolcüler, santral yatırımcıları, yap-işletçiler, iktisat yazarları, diplomatlar. Programa göre, kapanışta ayrıca Demirel'den mesaj bile olacak.

Herhalde, ‘‘Yatırımcıların önündeki hukuk engelini kaldırın!’’ diyecektir.

* * *

Çünkü, çok kişi gibi, Sayın Cumhurbaşkanı'nın zihninde de bu konuya ilişkin olarak düzeltilmesi gerekli birtakım yanlışlar var. Bu bakımdan, bazı noktaları bir kez daha bütün açıklığıyla belirtmek yararlı olabilir.

Kimse, Türkiye büyümesin, büyüyen ekonominin enerji gereksinimi karşılanmasın demiyor.

Kimse, yalnız enerji değil, başka alanlar için de yabancı sermaye gelmesin, olabildiğince yatırım yapılmasın, yeni iş alanı açılmasın demiyor.

Kimse gereksinimin sağlam biçimde karşılanması için hem enerji kaynakları, hem de menşe ülkeleri bakımından çeşitlendirme olmasın demiyor.

* * *

Ama, belirtilmesi gerekli başka şeyler de var.

Birincisi, eğer Türkiye enerji tüketiminin artış hızı bakımından dünyanın önde gelen ülkelerinden biriyse, böylesine çekici ve kalabalık bir pazara gelmek isteyenlerin buradaki koşullara uymaları da çok zor olmasa gerek. Kaldı ki, koşullar, ülkenin tarihinden, ulusal hukukundan, kendine özgü yerel havasından kaynaklanıyor. Safariye gidenlerin, Afrika koşulları dolayısıyla kısa pantolon, koloniyal şapka giymeleri ve avlanma kurallarına uymaları gibi. İdi Amin türünden biri çıkıp ‘‘Hayır, bu sıcakta çelik zırh giyeceksiniz!’’ deseydi itiraz olabilirdi de, av ortamındaki doğal koşullara kim itiraz eder?

İkincisi, bu ülkenin Anayasa Mahkemesi, çeşitli davalar vesilesiyle, ‘‘Enerji üretimi, iletimi ve dağıtımı kamu hizmetidir’’ diyen sağlam bir içtihat ortaya koymuş. Yine bu ülkenin hukuk sisteminde, İngiltere'yle Amerika'dan farklı olarak, adli ve idari yargı ayrımı, dolayısıyla da bağımsız idare mahkemeleri var. Onlar da, Anayasa Mahkemesi gibi, ‘‘Bir kamu hizmetinin, hangi ad altında olursa olsun, özel kişilere gördürülmesi imtiyaz sayılır’’ diyorlar ve imtiyaz sözleşmeleri, Osmanlı'dan ders alan bu ülkenin anayasa sistemine göre, Danıştay'ca uygun bulunmak zorunda.

Üçüncüsü, yerleşik yargı sistemine göre, taraflardan birinin idare olduğu durumlarda anlaşmazlıklar, ulusal ya da uluslararası hakem yoluyla değil, idari dava yoluyla çözülür.

Safari'nin yerel koşulları ve kuralları bunlar.

* * *

Ama, aynı ülkede bir enerji bakanı, dünkü toplantıda olduğu gibi, safariciler önüne çıkar da ‘‘Anayasa ve yasalar öyle diyor; ama, geçen gün Danıştay ileri gelenleriyle görüştüm; dünyadaki gidişe ve dıştan istenenlere uygun olarak yapmak istediklerimize şimdilik anlayış gösterecekler!’’ derse, avcılarla yerliler bu ‘‘anlaşılmaz anlayış anlaşması’’ haberini duyunca şaşkınlıktan donup birbirlerine bakakalırlar.

Bazısı da, bulundukları yerin, hukuk devleti değil Afrika ‘‘savana’’sı ve safarinin mecaz değil gerçek olduğunu düşünür. Kimi sevinir, kimi üzülür.



Yazarın Tüm Yazıları