Paylaş
Haklı davaları haksıza dönüştürmeye kimsenin hakkı yoktur.
Şimdi, Platia Adacığı konusunda yetkili Türklerin dediklerinden ve medyanın bunları yansıtış tarzından yeni bir Kardak havası yaratılmak istendiği izlenimi çıkıyor.
Şöyle bir bakarsanız, bu sözlerden ve tutumlardan konunun Türk tarafınca yeterli ciddiyetle ele alındığı sonucuna varmak zor. Genel izlenim, kavramları ve durumları iyice bilmeden ayaküstü edilmiş sözlerin yarattığı gereksiz gerilim izlenimidir.
Oysa, Uğur Ergan'ın haberinde de belirtildiği gibi, diplomatik kulislerde ‘‘Avrupa Birliği'nin 4 Haziran Köln zirvesi öncesi Türkiye'yi yine saldırgan göstermeye yönelik bir Yunan planı‘‘ndan sözediliyor. Böyle olunca, yetkililere düşen, biraz daha ölçülü konuşmak değil midir?
Konu, ‘‘Ege'de kendine özgü coğrafi oluşumlar‘‘ konusudur.
Lozan'da ve Oniki Ada'yı İtalya'dan alıp Yunanistan'a veren 1947 Paris Andlaşması'nda ‘‘ada‘‘ ve ‘‘adacıklar‘‘ deyimleri geçer. Adalar adlarıyla sayılır; adacıklar konusunda ise, Lozan'da ‘‘adalara bağlı (dependent), Paris'te ise ‘‘adalara bitişik‘‘, daha doğrusu ‘‘bitişik denecek kadar yakın‘‘ (adjacent) adacıklardan sözedilir. Bir de kayalıklar ve kayalar var.
Andlaşmalar, ‘‘bağlı‘‘ ve ‘‘bitişik‘‘ adacıklarla kayalık ve kayaları teker teker saymaz. Yalnız, Oniki Ada İtalyanlardayken 1932'de imzalanıp 1933'te yürürlüğe giren bir andlaşma, Karaada ve Meis civarındaki adacıklarla kayalıkların adlarını ve hangi tarafa ait olduklarını belirlemiştir.
Türk tezine göre, adları belirlenmemiş bütün öbürleri tartışmalıdır.
Görüşülmüş, imzalanmış, ama onaylanarak yürürlüğe girmemiş bir andlaşmanın konusu yapıldığı halde, Kardak kayalıkları bunlardan biriydi; haritadaki yeri ve gözle görülür konumu da, en azından ‘‘statüsü tartışmalıdır‘‘ demeyi haklı göstermekteydi. Dolayısıyla, Yunanistan'ın bir olupbittiyle orayı egemenlik alanına taşımak istemesine gösterilen tepki yerden göğe doğruydu.
Ama, Platia konusu öyle değil. O kayalık denebilecek kadar küçük adacık Kalimnos'un doğusundaki Pserimos'un arkasında ve Türkiye'den görülmüyor bile. Yani, Kardak'tan çok daha açık biçimde ‘‘bitişik‘‘ kavramına girer durumda.
Dolayısıyla, kendi hukuk yorumumuza göre haklı durumda olunsa bile, ona Kardak konusundaki gibi bir tepki göstermek, olsa olsa, çoğu zaman bizden yana sonuç verebilecek bir genel haklılığı haksızlaştırabilir.
Ölçü, her zaman önemli. Yunanlılar, palikaryalılık kokan şamatalı bir düğünle yeni bir kışkırtmaya kalkışmışlarsa, ona gereksiz bir kabadayılıkla karşılık vermenin oyuna gelmekten başka anlamı olabilir mi?
Şu nokta hep unutuluyor: Ege'ye sahip çıkmakta Türkiye'yi asıl haklı gösterecek olan, o denizi tepe tepe kullanarak üzerinde vızır vızır işleyen bir yük, yolcu ve turizm ulaşımı kurmaktır. Bu ise, yazın hafta sonları İstanbul'dan İzmir'e gidip gelen tek gemiyle başarılabilecek bir iş olamaz.
Paylaş