Donmuş görüntüler

Mümtaz SOYSAL
Haberin Devamı

Foto Muhabirleri Derneği, eskiden beri, biraz gecikmeyle de olsa, her yılın ilginç gazete fotoğraflarını derleyip albüm biçiminde yayınlar. Baktıkça, Dernek Başkanı Bülent Hiçyılmaz'a hak verirsiniz: ‘‘Yarına kalacak olan, sesten çok, sözden öte, fotoğraftır.’’

Kalan; çünkü hareketli görüntüyü kâğıt üzerinde donduran, günlük gazeteyle haftalık derginin haberini yıllık, hatta yüzyıllık tabloya dönüştüren.

Bu açıdan bakınca, basın fotoğrafçılığı, olayın derinliği ile anın uçuculuğunu birlikte yakalamayı gerektiren zor bir meslek. ‘‘Yüzeyde kalmayayım’’ derken geç kalabilirsiniz; yahut ‘‘Geç kalmayayım’’ dediğinizde, bir bakarsınız, olayın derin anlamını sezemeyip yüzeyde kalmışsınız.

İkisinin birden yakalanması, tarihin yakalanması demektir.

İki yılı birleştirerek 1995'le 1996'nın resimlerini derleyen son albümdeki ‘‘haber fotoğrafları’’ arasında, Tempo'dan Ali Öz'ün bir resmi: Ön planda, heybetli bir güvenlik görevlisinin omuz altıyla diz üstü arasındaki vücudunu arkadan gösteren bir kesit. Başsız, ayaksız; ama, bütün karenin yarısını kaplıyor. Karenin öbür yarısında ve biraz uzakta, yine başsız, kara giysili adamların lakayt duruşlu bacakları. Bütün bu insanları, hatta resme hâkim gözüken güvenlik görevlisini de geride bırakan bir şey var: Görevlinin, arkasında iki eliyle uçlarından sıkı sıkıya tuttuğu, fakat fotoğrafta en öne geçen cop!

Nihayet, kötü potansiyel yüklü bu görüntünün ortasında, coplu adamla kara pantolonlu bacaklar arasına çömelmiş, minnacık bir oğlan. Çenesini elleri arasına almış, dirseklerini dizlerine dayamış, bakıyor.

Öyle anlamlı, derin bir bakış değil; tersine, boş gözlerle.

Toplum olaylarındaki beyhude şiddetin ve beyinsiz kalabalıkların anlamsızlığını bundan daha iyi veren bir görüntü olabilir mi?

Ümit Turpçu'nun kırmızı ‘‘Erbakan’’ plakalı Mercedes önünde secdeye yatmış insanları gösteren o ünlü fotoğrafı, uluslararası ödülün de ispatladığı gibi, Türk politika sahnesinin bir yanını başka anlatıma gerek duyurmayacak biçimde yakalamıştı.

Derlemede o da var.

Peki, öbür yan? Yükselişi duaların sessizliğinde değil, hırsta, ikbalde, ne pahasına olursa olsun iktidara tutunmakta arayanların dünyası?

Onu da, yine Hürriyet'ten Fahir Arıkan'ın ‘‘Yetişen bakan olacak!’’ fotoğrafında görüyorsunuz: Meclis girişinin mermer merdivenini her zamanki şımarık kolejli edasıyla sekerek çıkan bir Çiller ve yanında, yahut peşinde koşuşturan erkek kalabalığı.

Yaşlı başlı adamlar.

Neredeyse nefes nefese kalışlarını duyar gibisiniz: Kimi basamakları ikişer üçer atlayarak çıkmakta, kimi ayağı takılıp düşmek üzere, kimi öne seğirtip yol gösterir gibi yaparak kendini göstermenin telaşında.

Evet, yetişen bakan olacak.

Peki, sonra?

Böyle albümlere geçmeye değer miydi?

Tarihin şaşkın gözleri önünde donup kalmaya?













Yazarın Tüm Yazıları