Mümtaz Soysal: Dışlı içli hesaplar

Mümtaz SOYSAL
Haberin Devamı

Hasan Cemal bu kez, kendini değil, Washington'u yazmış. Daha doğrusu, Washington'da Türkiye için söylenenleri, kendi algılayışının ve düşüncesinin süzgecinden geçirerek yansıtmış.

Bunlar, çok kişinin bakış açısına da uygun düştüğü için, yakından incelenmeye değer sözlerdir.

Amerikan Dışişleri çevrelerinden bir diplomatik kaynak şöyle diyormuş: ‘‘Ecevit'le Bahçeli, her ikisi de milliyetçi... Avantaj sayılabilir. Ecevit çeyrek yüzyıl önce başbakanken Kıbrıs'a müdahale etmişti. Şimdi de Kıbrıs'ta çözüme götürecek atılımı en kolay Ecevit yapamaz mı? Yine Güneydoğu sorunu açısından en milliyetçi iki lider, Öcalan sonrasının açılımını başlatamazlar mı? ABD Başkanı Nixon, en anti-komünist başkandı. Kızıl Çin'e o gitti.’’

Aynı kaynak, Ecevit hükümetinin programında yer alan ekonomik hedefleri de olumlu karşılayarak, şöyle diyormuş: ‘‘Bankacılık reformunun, sosyal güvenlik reformunun yapılması, özelleştirmenin hızlandırılması, uluslararası hakemle ilgili değişikliğin gerçekleşmesi kesin başarı olur.’’

‘‘Bekleyip göreceğiz’’ diye de ekliyormuş.

Bazı iktidarların yapamadığını başka iktidarla yaptırmak, her ülke için özellikle dıştakilerin her zaman yaptığı hesaplardandır.

Çoğu zaman, içte yapılabileceklerin bağlı olduğu öbür etkenler unutulur ve işler birkaç kişinin ya da bir-iki partinin iradesine indirgenir.

Oysa, her ülkede halkın ya da tarihten gelme köklü davranışların asla müsaade etmeyeceği gidişler vardır. Yönetenleri o gidişlere dıştan zorlamak, onların başlarını içte belaya sokmaktan ve sonuçta iktidardan düşmelerine, hatta perişan olmalarına yol açmaktan başka işe yaramaz.

Ayrıca, böyle tutumlar uzak ülkelerde bu çeşit hesaplar yapanların uzun vadeli amaçlarına da zarar verir. Washington'dakilerin Türkiye'yle ilgili olarak bu dersi çoktan öğrenmiş olmaları gerekmez miydi?

Örneğin, ‘‘Kıbrıs fatihi’’ Ecevit, artık Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin varlığına son vermeye, oradaki askeri geri çekmeye, oradaki Türkler'i Rumlar'la yeniden iç içe yaşatmaya, Güzelyurt gibi en verimli toprakları terk ettirmeye kalkışabilir mi? Hatta, Denktaş, dıştakilerin Ankara ve Ankara'nın da kendi üzerindeki baskısı üzerine bütün bunları gerçekleştirebilir mi? Karşı çıkacak olan, yalnız Başbakan Eroğlu ve çevresi midir, yoksa Kıbrıs'taki Türk köy ve kasabalarının bütün halkı mı? Daha doğrusu, Türkiye'yi ve Kuzey Kıbrıs'ı yönetenler, kendi sandalyelerinin bacaklarını kıracak olan böyle işlere kalkışacak kadar kafasız mıdırlar?

Aynı şeyleri, çeşitli açılardan Güneydoğu, özelleştirme ve uluslararası tahkim gibi konular için de söylemek mümkündür. Ama, onların her biri ayrı ayrı ele alınmaya değecek önemdedir.

Şimdilik söylenebilecek olan, bu ulusun geçmişinde böyle düşüncelere kurban edilmiş olan Vahideddin'leri ve Damat Ferit'leri anımsatmaktır.



Yazarın Tüm Yazıları