Mümtaz Soysal: Deniz canavarları

Mümtaz SOYSAL
Haberin Devamı

Türk milleti tek bir canavar tanır: trafik canavarı. Hiç görmemiştir; ama, öyle bir şeyin olduğuna, bütün kazaları onun yaptığına inandırılmıştır. O kadar ki, hiç trafiği olmayan bomboş yolda bile, sürücülük, bakım ve yükleme hatalarından doğan kazaların adı da ‘‘trafik kazası’’dır. Türkçe, araba kazası, yol kazası deyimlerini kovup yerine trafik canavarını oturtmuştur.

Aslında hiç olmayıp her yerde olan, herkesin canına okuyan odur.

Bütçenin de.

Biliyor musunuz ki, şimdi yılın ikinci yarısı için kabul edilen 1999 bütçesinde kamu yatırımlarının yüzde 29,7'si ulaştırmaya, bunun yüzde 47'si de karayoluna gitmektedir. Türkiye'deki enerji tüketiminin yüzde 25'inin ulaştırmaya gittiğini ve yıllık petrol faturasının 4 milyar dolar olduğunu düşünürseniz, o canavarın ne menem bir şey olduğunu daha iyi anlarsınız.

Ama Türkler yine de o canavardan vazgeçemez. Şimdi, dünyada kimsenin yapmayacağını yapıp Karadeniz'e yeniden ‘‘sahil yolu’’ yapmaya kalkmışlardır. Tepeleri, burunları kesip yedi kuvvetinde fırtınaya bile dayanmayan dolgularla güzelim koyları mahvederek, şirin kasabaları denizden kopararak.

Deniz ulaşımı için ulaştırma yatırımlarından bu yıl yalnızca yüzde 3 pay ayrılmasını eleştiren Gemi Mühendisleri Odası, Türkiye ortalamasında 1 kilometre otoyolun 9 milyon dolara çıktığını belirttikten sonra, tersanelerimizde bu paranın sadece iki misliyle, yani 18 milyon dolara 1.000 TIR yükü taşıyan modern ve hızlı bir ‘‘konteyner gemisi’’ yapıldığını bildiriyor. Öyle bir geminin ta Hamburg'dan İstanbul'a deniz yoluyla yalnız 300 dolara taşıdığı tek bir çelik yük kutusu İstanbul'dan Malatya'ya karayoluyla ancak 900 dolara taşınabiliyormuş. Bir milyar 200 milyon dolara çıkacak üçüncü Boğaz köprüsü yerine, tanesi 5 milyon dolardan, her biri 1.500 yolcu taşıyan tam 300 şehir hattı vapuru yapılabilirmiş.

Dünya yüklerin yüzde 95'ini deniz yoluyla taşırken, 8.300 kilometrelik kıyısı olan Türkiye'de bu oranın, yüzde 5 taşıyan demiryolundan da düşük, topu topu yüzde 4 oluşundan ve yüzde 90 yükün yol celladı kamyonlarla taşınmasından daha büyük salaklık ve savurganlık olabilir mi? Asıl canavarlar, Türkiye için doğrudürüst ulaşım politikası oluşturmayıp petrolcülerle araba yapımcılarına ve yol müteahhitlerine bol kazanç sağlayan, sonra da yazlık balkonlarından boş denizleri seyreden sözde devlet adamları değil midir?

O yazlıklar ki, çoğu Ege ya da Akdeniz kıyılarındadır ve o kıyılarda İzmir'den öteye doğrudürüst hiçbir denizcilik merkezi, tersane, onarım havuzu yoktur; Antalya, Mersin, İskenderun gibi önemli limanlarda bile küçük bir kosterin makinesi bozulsa, ta İstanbullardan yedek parça ve usta getirtilir.

Sonra da o kıyılarda nutuk atan aynı politikacılar, ‘‘Akdeniz ülkesi’’ olduğumuzu, ‘‘Ege'deki haklarımız’’a sonuna kadar sahip çıkacağımızı söylerler ve demirde bekleyen şilep kaptanlarıyla çaresiz makinistleri güldürürler.

Kargalarla birlikte martıları da.



Yazarın Tüm Yazıları