Paylaş
Ankara'nın güneyinden geçen ve Konya-Adana yolunu Gölbaşı üzerinden Samsun yoluna bağlayan çevre yolu, aynı zamanda Çankaya'dan Esenboğa Havaalanı'na çabuk gitmenin en pratik çaresidir. Uzun, fakat hızlı. Arada sırada, devlet büyükleri de, vakit darlığından bu yolu tercih ederler.
Çankaya'dan o sisteme girmek için bir dizi bağlantı kavşağından ve bu arada Elmadağ'a doğru giden eski ‘‘Nato Yolu’’nun bir bölümünden geçilir.
Bölümün güneybatı yanı, çöplüktür. Kentin büyükçe bölümündeki atıklar oraya dökülür. Batı rüzgárları estiğinde, çöplükten sürüklenen döküntüler yola uçar, pis naylonlar dikenli tellere takılıp gelen geçeni seyreder. Daha doğrusu, gelip geçenler çağdaşlık belirtisi sayılan otoyola giderken bu ilkellik görüntüsünü görmeden edemezler. Rüzgár doğudan eserse, geceleri yakılan çöplerin mide bulandırıcı kokusu cumhuriyetin ‘‘medar-ı iftiharı’’ sayılan ünlü binalara, kulelere doğru gelir.
Çankaya'daki Cumhurbaşkanlığı Köşkü'ne de.
Zaten, Sayın Cumhurbaşkanı, havaalanına her gidip gelişinde, konvoyla geçerken ya da helikopterle uçarken, herhalde o çöplüğü görüyordur. Herhalde, her işle ilgilendiği gibi, aslında belediye işi olan o konuyla da ilgilenip bu yüzkarasının bir an önce silinmesini ilgililerden istiyordur.
Ama, nedense, bir yerlerde yapıldığı yıllardır söylenen katı atık yok etme ve enerjiye dönüştürme tesisleri bir türlü bitirilmez.
Bugün, halk sağlığı kavramını Türkiye'ye bir bilim dalı olarak sokan, o alanda bilincin uyanması ve uzmanların yetişmesi için ömrünü veren Profesör Nusret Fişek'in ölüm yıldönümü. Anılışı, akşam, Hacettepe Tıp Fakültesi profesörlerinden Necla Buyan'ın piyano resitaliyle olacak: Beethoven'lar, Çaykovski'ler, Schumann'lar, Paderevski ve Chopin'ler...
Kadınların bilim ve sanat alanındaki başarıları gibi çağdaşlığın en göze çarpıcı belirtileriyle bazen dünyaya parmak ısırtan Türkiye, aynı zamanda başkent çöplüğü, Boğaziçi pisliği, cadde çukuru ve yol çamuru gibi en ilkel görüntülerin de ülkesidir. Öyle görüntüler ki, insanın içinden arada sırada geçen gurur ve övünme duygusunu bir anda siler, yaşamı zehir eder.
Ama, asıl düşündürücü olan, o görüntülerin ülkedeki sağlık sorunlarıyla ilişkisidir. Çevre temizliğiyle halk sağlığı, halk sağlığıyla hastalıkların önlenmesi arasındaki bağlantıyı ayrıca vurgulamaya gerek var mı?
Öte yandan, Türkiye sağlık hizmetlerine her yıl bütçesinin ancak yüzde 3'ü civarında ödenek ayıran, hizmetlerin yetersizliği yüzünden sağlığın ticaret konusu yapılmasını teşvik eden, ‘‘sosyal güvenlik reformu’’ derken bile dar gelirli insanlarını parayla tedavi etmenin çarelerini arayan bir ülkedir. Devlet adamlarının yarı vakti, paralı üniversite açmak gibi, paralı hastane, paralı klinik falan açmakla geçer, hepsi bununla övünür.
Sonra da, hepsi, kocaman arabalarla çöplüklü yollardan geçerek yüce makamlarına dönerler.
Paylaş