Paylaş
Dalyan'ı ve Taşucu'yla Akdeniz'e açılan Silifke'deki tartışma toplantısı, ‘‘Trafik Canavarını Denizde Boğalım!’’ adını taşıyor.
Düzenleyen ise, Gemi Mühendisleri Odası'nın Silifke-Taşucu Temsilciliği!
‘‘Ne ilişkisi var?’’ diye mi soruyorsunuz.
Gemi mühendisleri kuru-yük, kutu-yük gemileri yapacak, şimdi Türkiye'nin karayollarında taşınan mallar bu gemilerle taşınacak ve böylece bütün Avrupa devletlerindeki toplamdan daha çok kamyona sahip olan bu ülkenin yollarında canavar sayısı azalacak.
Gemi mühendisleri Denizyolları'nın eski hatlarındaki yeni yolcu profilini inceleyip buna uygun, değişik vapur tipleri oluşturacak, onlar kızaktan inince, yollu, konforlu, kuşete çevrilir pulmanlı gemileri tercih eden insanlar, kıyma makinesi otobüslere binmek yerine gidecekleri yere püfür püfür deniz havası alıp, dinlenerek gidecekler.
Tartışmada, İçel Tabip Odası Başkanı'yla birlikte, Birleşik Taşımacılık Çalışanları Sendikası Genel Sekreteri ve Pilotlar Derneği'nin eski Genel Başkanı da var.
Hepsi, canavarı karayolundan çekip denizde boğma veya havada yok etme peşinde.
Aslında devlet ve hükümetlerce yerine getirilmesi gereken bir işin, yani karayolculuğundaki tek yanlı hatayı bırakıp deniz ve demiryollarını da kapsayan ulusal bir ulaşım politikası oluşturma işlevinin, sendikalarca, meslek kuruluşları ve özellikle de mühendis ve mimar odalarınca yerine getirilmekte olması ilginçtir.
İktidar, Londra'daki sermaye çevrelerine Güneş Taner'in ağzıyla satışçılık fiyakası taslayadursun, Türkiye'nin emek dünyası, ülkenin insanlarını ölümden, ekonomisini de savurganlıktan kurtarmaya çalışıyor.*
Savurganlık, yalnız kaynaklarda değil, ancak emek katkısıyla oluşabilecek olan saygınlıkta da var.
Biliyor musunuz ki, karma bir Türk şirketi olan Netaş, Avrupa Kalite Yönetimi Vakfı'nca 1992'den beri verilen ödülün ‘‘büyük şirketler’’ dalındaki birinciliği bu yıl az farkla Fransa'nın SGS Thomson Microelectronics Firması'na kaptırmıştır.
Neden mi?
Çünkü, Vakfın yöneticileri, gerçekten akıllı bütün işverenler gibi, iş kalitesini sağlamakta temel etkenin ancak sendikalaşmış çalışanların katkısıyla elde edilebilecek olan iyileştirmelerde ve iç huzurda olduğunu biliyorlar. Nitekim kalite ödülünü Türkiye'ye kazandıran Brisa ve Beksa Şirketleri'nde Birleşik Metal-İş'in yapıcı sendikacılık ortamı egemen.
Ama ne yazık ki, kamu kesimi dışındaki çalışma dünyasında, dokuma sanayiinden medya kuruluşlarına kadar çok çeşitli bir alan koyu bir sendikasızlaştırmanın pençesindedir.
Özelleştirme politikasının daha da koyulaştırdığı bu tutumun yararı kime?
Emekçi halk yığınlarının çıkarları düşünülmeden izlenen yanlış ulaştırma politikaları nasıl birkaç müteahhidi, montajcıyı ve petrolcuyu kazandırmak uğruna öbür insanlara yaşamlarını kaybettirmişse, örgütlü emeğe dayanmayan sanayi üretimi ve medya dünyası da ülkenin kalite saygınlığını zedeliyor.
Asıl canavar sakın bu bilinçsiz, plansız ve insafsız kazanma ve kazandırma hırsı olmasın?
Paylaş