Çağdaşlık ve kalite

Mümtaz SOYSAL
Haberin Devamı

Kısa yanıt isteyerek ‘‘Avustralya nasıl bir yer?’’ diye soranlara verilen tanımlama, genellikle, ‘‘İngiltere'yle Amerika arası bir yer!’’ olur.

Gerçekten de, toprağının büyüklüğüne, kaynaklarının zenginliğine ve hâlâ yer yer vahşi kalmış doğasına bakıldığında, Amerika gibi.

Ama, Kraliçe'ye bağlılığına, federal sisteminde bile uygulanan parlamento usullerine, genel eğitim tarzına bakıldığında İngiltere'yi andıran bir yer.

Victoria Eyaleti'nin Melbourne Limanı'nı alın; hani, ancak 1956 Olimpiyatları dolayısıyla adı daha çok duyulan Melbourne: Müzeleri ve sanat galerileriyle, eskiye, tarihe önem verişiyle İngiltere; gökdelenleri ve Las Vegas'a özenen kumarhaneleriyle Amerika!

Las Vegas'tan farkı şurada ki, bütün ülkede yasal olan, ama en çok burada yoğunlaşan kumarhanelerin kapatılıp kapatılmaması konusu aylardır gündemde.

Bütün Avustralya'da gündemde de, kumarın yaygınlığı ve hele ‘‘Crown’’ gibi ‘‘kumar gökdeleni’’nin varlığı dolayısıyla, Victoria gündeminin en tepesinde: Eyalet Başbakanı Jeff Kenneth, Federal Başbakan John Howard'la bu yüzden takışmış durumda.

Çünkü, Canberra hükümeti Avustralya'nın her yanındaki ailelerden yükselen feryatlar üzerine bu konuda açılması planlanan federal soruşturmadan yana, eyaletin başbakanı ise, kumarhanelerin zararsızlığından, dünyanın uzak köşelerinde yaşayan insanların can sıkıntısını giderişinden ve kamu kasasına bir yılda kazandırdığı 1 milyar 150 milyon Avustralya Doları hacmindeki muazzam gelirden dem vurmakta.

Elbette, yaklaşık 800 milyon Amerikan Doları tutan bir geliri gözardı etmek kolay değil. Ama, hesaplar gösteriyor ki, kişi başına yılda 600 Amerikan Doları'na yakın para da halkın cebinden çıkıp kumara gitmiş.

Böyle olduğu için, ailelerin feryadı Victoria'da da var.

Ama, kumarın getirdiği turizmi, iş hacmini ve yasaklanmadan doğacak işsizlik korkusunu düşünenlerin feryadına kulak tıkamak daha zor.

Bu vesileyle, birkaç ay öncesine kadar Türkiye'de yaşanan ve şimdi Kuzey Kıbrıs'ta süren aynı nitelikteki tartışmaları düşünebilirsiniz.

Yine de, buralar ile bizim oralar arasındaki önemli bir farkı unutmamak gerek: Avustralya, Amerika'nın bazı köşelerini andıran ‘‘yeni zengin’’ görüntülerine karşılık, tıpkı o büyük benzerinin New York yahut Boston'unda görüldüğü, sanat derinliğine arayışların ve çabaların da peşinde.

Türkiye'de çoğu zaman olanın aksine, yüzeysel ve gösterişe yönelik olmayan arayışlar ve çabalar.

Melbourne'un Ulusal Galeri'sindeki kaliteyi ve hele bugünlerde ‘‘İnancın da Ötesi’’ adıyla açılan geçici sergiyi gezince, böyle düşünmeden edemiyorsunuz. ‘‘Modern Sanat ve Dinsel İmgelem’’ temasının işlendiği sergiye dünyanın en ünlü müzelerinden ve galerilerinden çağın en ünlü çağdaş ressamların tabloları getirtilmiş, inançlara ilişkin olarak yaşam ve ölüm, acı ve sevinç gibi ana temaların sanat açısından işlenişi ustaca sergilenmiş.

Böyle bir kalite arayışına da tanık olduktan sonra, bir ulusal galerisi veya müzesi bile olmayan Türkiye'yi ‘‘çağdaş’’ sayıp Avustralya gibi yerleri de hâlâ ‘‘vaktiyle zindan kaçkınlarının kurduğu zenginlik ülkeleri’’ diye küçümseyebilir misiniz?













Yazarın Tüm Yazıları