Paylaş
O zamanlar Mudanya-Bursa demiryolu hattı hálá işlemekteydi. Şeftali ağaçları arasından geçerek yemyeşil ovaya giren trenin getirdiği genç mühendisler Sümerbank'ın Merinos Fabrikası'nı inşa etmeye koşarlardı. Cumhuriyetin en coşkulu dönemiydi o yıllar.
İnce ve beyaz yapağılı bir koyun cinsidir merinos. Vaktiyle galiba Afrika'dan İspanya'ya geçmiş, oradan da başka cinslerle karıştırılarak Arjantin, Avustralya, Amerika gibi yerlere yayılmış. Bizde de 1930'lu yılların ortalarından başlayarak kıvırcık karması merinos cinsleri yetiştirilmeye başlanmış. Ama, yoksul köylülükten kurtulmaya azmetmiş cumhuriyet elbet bir gariban çobanlar toplumu olarak kalamazdı. İşte Sümerbank'ın Merinos Yünlü Sanayii İşletmesi, dünyadaki altı entegre yünlü fabrikasından biri ve Balkanlar'la Ortadoğu'nun en büyüğü olarak böyle doğdu.
Hálá da yaşıyor. Ürünlerine Uluslararası Yün Birliği'nin ‘‘Woolmark’’ damgasını rahatlıkla vurabilen, dünyadaki ünlü kalite ödüllerinin birkaçını kazanan, Almanya, İtalya, Hollanda, İngiltere ve Amerika'ya satış yapan, iyi çalıştırıldığı zaman bir buçuk trilyona yakın kár sağlayan bir kuruluş olarak.
Ama şimdi sıkı durun ve Ecevit, Bahçeli, Yalova, Önal, Oral'la Tanrıkulu'ndan oluşan Özelleştirme Yüksek Kurulu'nun 9 Kasım 2000 tarihli şu kararını okuyun: ‘‘Merinos İşletmesi'ne ait... toplam 324 bin 988 metrekarelik arazi ve üzerinde bulunan taşınmazların öncelikle eğitim, halka açık kültür, sanat, spor ve rekreasyon amaçlarında kullanılması kaydıyla Bursa Büyükşehir Belediyesi'ne... bilabedel devredilmesine...’’
Dev fabrikayı ‘‘kapattık’’ dememek için bulunan şu yüz karası formüle bakın. Devrettikleri, sanki babalarının taşlı tarlasıyla yıkık kulübesidir.
Cumhuriyetin en büyük eserlerinden birini hangi hakla ve nasıl bir gerekçeyle bedava elden çıkarmaya cüret ettiklerini sormaz mısınız? ‘‘Kültür, sanat, spor ve rekreasyon amaçları’’ lafıyla kimi aldatmaktadırlar? Beton yığınına dönüşmüş Bursa Ovası'nın kenarında kent halkına oksijen teneffüs ettiren o koskoca ağaçlıklı araziye göz dikmiş olanların, fabrika kapatılınca orayı da aynı beton yığınlarıyla dolduracakları belli değil midir?
Halkı aldatmanın da bir haddi olmalı.
Merinos'un işçileri ve mühendisleri koyun değil. Özelleştirme lafı ortaya atılalı fabrikaya on yedi yıldır yeni eleman alınmadığını, programlanan kadro 1357 kişi olduğu halde 948 kişiyle ve kapasitenin yüzde 40-45'iyle çalışıldığını, Milli Savunma Bakanlığı siparişlerinin durdurulduğunu ve işletmenin zarara sürüklenmesi için her şeyin yapıldığını biliyorlar.
İhanetin sınırlarında dolaşan bu akıl almaz tutumu durduracak olan da yine onlar. Meclis'te kendilerini temsil edenlerin yakasına yapışarak ve rezaletin hesabını sorarak.
Oturulan koltuklarda oturmaya devam edebilmek için dinlenmesi gereken ses, herhalde, Cottarelli'nin değil, o işçilerin ve mühendislerin sesidir.
Paylaş