Mümtaz Soysal: Boğaz ve beyin






Mümtaz SOYSAL
Haberin Devamı

HER konuda olduğu gibi bu konuda da yine yumurta kapıya dayandıktan sonra basında ve televizyonlarda büyük ilgi, büyük tepki.

Kazakistan'ın Tengiz bölgesinden Rusya'nın Karadeniz'deki Novorossisk limanına uzatılan petrol boru hattı açıldı. Dün Atrau'dan akıtılan petrol doksan günde denize ulaşacak. İlk tanker dolumu haziran sonunda. Bu yıl deneme çalışmalarıyla 7-8 milyon ton taşınacak; daha sonra, önce 28 milyon tona, ardından 67 milyon tona varan miktarda petrolün taşınması öngörülüyor. Şimdi Boğazlar'dan geçen Rus petrolü 40 milyon ton. Sonuçta 120 milyon ton geçecek. Bu, günde ortalama 10 iri tankerin İstanbul ortasından seyretmesi demektir.

Karadeniz kıyılarına yakın sularda bir çarpışma ve hele Boğaziçi'nde bir kaza dolayısıyla yaşanacak felaketi ayrıca anlatmaya gerek var mı?

Türk Deniz Araştırmaları Vakfı zaten yıllardır, özellikle çevre kirliliğine ilişkin sık sık uyarıda bulunuyordu. Vakıf Başkanı Profesör Bayram Öztürk, son haber üzerine, ‘‘Böyle bir kirlenmenin ardından, Karadeniz gibi bir kapalı denizin eski durumuna dönüştürülmesi çok zor olur’’ diyor.

Peki, resmi makamlar? Onlar, henüz sessiz. Biraz da, Bakü-Ceyhan konusundaki beceriksiz ve sonuçsuz politikaların utancıyla.

Aslında, o konudaki fiyasko, Ankara'ca izlenen Kafkas ve Orta Asya politikası ile buna bağlı olarak işlenen bir büyük hatanın sonucudur.

Sekiz-on yüzyıllık bir aradan sonra soydaşlarla yeniden buluşma, onlar konusunda geniş bilgi donanımını ve sözü edilen tutumların sürdürülmesi için de geniş maddi kaynağı gerektiriyordu. Bunların ikisi olmadan, büyük ölçüde duygusal ve yalap şalap ilişkilere girişilince çok şey yüze göze bulaştırıldı.

Büyük hata ise Rusya'nın bu alanlardaki ağırlığını ve Moskova ile yeni bağımsız devletler arasındaki bağları küçümseyen bir rota tutturmak ve Fethullah okulları konusunda olduğu gibi birçok soruna Washington açısından bakmak oldu. Oysa, o cumhuriyetler Ankara'nın kuzeydeki büyük komşuya daha sık danışmasına ve iki tarafa yarayacak ortak tutumların oluşmasına yardımcı olabilirlerdi.

Hataların o toplumlarda ne gibi sonuçlar doğurduğunu merak ediyorsanız, pazar yazısında sözü edilen anketin yapımcısını dinleyin. O anketten beri profesörlüğe yükselen, hatta rektör yardımcılığına getirilen Güliz Ger, Orta Asya cumhuriyetlerinde Türkiyeli Türkler konusunda oluşmuş ‘‘imge’’nin şöyle tanımlandığını söylüyor: ‘‘Kendi ülkelerinde daha iyi mal yaptıkları halde kötülerini buraya sokuşturan, kadınları rahatsız eden, herkese tepeden bakıp ‘biz öğretelim' diyerek ağabeylik taslayan insanlar’’.

Bu çeşit davranışlar ve yapılan hatalarla gelinen nokta ortadadır. Batı’da olduğu kadar Doğu'da da kötü izlenim yaratmış bir Türkiye artık derlenip toparlanmak, aklını kullanıp ters oluşumların önüne geçmek zorundadır. Kötü sonuçlar dışarılarda kalmıyor, petrol taşımacılığında olduğu gibi boğazımıza kadar sokulup insanlarımızın yaşamını tehdit altına sokuyor. Aslında beyin gücü hiç de kötü olmayan bir ülkenin bu durumlara düşmesi, kötü yönetilmenin ve örgütlenme beceriksizliğinin sonucu değildir de nedir?

Yazarın Tüm Yazıları