Mümtaz Soysal: Blair'le Schröder ve bizimkiler

Mümtaz SOYSAL
Haberin Devamı

Son Avrupa seçimleriyle ortaya çıkan görüntü, genellikle bütün solu, özellikle de Türkiye'nin CHP'siyle DSP'sini ilgilendiren önemli bir ders içeriyor: Solun merkeze ya da sağa kayması, geçici bir süre için oy getirse de, sonuçta kaybettiriyor.

Hem de, sonrası bakımından, parti yöneticilerini iyice şaşkınlaştırarak, nereye gideceklerini büsbütün bilemez duruma getirerek.

İngiliz İşçi Partisi'nin Blair'i ile Alman Sosyal Demokratları'nın Schröder'i, el ele verip ‘‘Üçüncü Yol’’ diye bir şey tutturmuşlardı. Yayınladıkları ortak manifestoya göre, artık köhne dogmalardan arınma zamanı gelmişti.

Yani, sosyal demokratlığın şanından olan sosyal harcamalar daha da kısılacak, iş alanlarının genişletilmesi için piyasa koşulları esnek duruma getirilecek, işverenlerin vergi yükü azaltılacaktı.

Kısacası, Avrupa solunda sosyalizm, sosyal demokrasi ya da solculuk adına ne kalmışsa, onlardan da tornistan edilecek, böylece sağın ve ortanın oyları biraz daha baştan çıkarılmış olacaktı. Bu strateji bir önceki ulusal seçimlerde yararlı olmuştu; Avrupa seçimlerinde de başarılı olmaması için hiçbir neden yoktu.

Ama, öyle olmadı. Avrupa Birliği'nin ortak meclisi sayılabilecek olan Avrupa Parlamentosu için yapılan seçimlerde hem İngiliz İşçi Partisi, hem de Almanya'nın Sosyal Demokratları büyük oy kaybına uğradılar. Onların bu kayıpları yüzünden, Birlik Parlamentosu'ndaki toplam sol sandalye sayısı da 212'den 183'e düştü.

Buna karşılık, yıldızı sönmeyen tek sol parti, Fransa'da Lionel Jospin'in Sosyalist Partisi oldu.

Neden?

Çünkü, öbürleri ‘‘Üçüncü Yol’’ sözü ederken Fransız sosyalistleri kendi yollarında kalacaklarını, serbest piyasa ve Atlantik-ötesi bağlantı kavramlarına kapılıp gitmeyeceklerini seçimler öncesinde bir kez daha açıklamışlardı. Sosyalizm, sosyalizmdi; uluslararası rekabet dünyasının koşullarına uymak için yöntemlerde ve uygulamalarda değişiklik geçirmiş olsalar da, başka ideolojilere yedeklik ve yardakçılık etmek niyetinde değillerdi. Fransız ulusalcılığının sosyalizm üzerindeki etkisi sürmekteydi.

Bu sonuçlar, Türkiyenin siyasal yaşamında aynı Kemalist cumhuriyetçilik geleneğinden geldiklerini söyleyen CHP ve DSP'nin gelecekleri açısından da önemli. Ekonomik ve sosyal politikalar bakımından sağa benzemeye çalışmak, bu partilere sürekli bir oy artışı getirecek değildir. İnsanlar, ilk önceleri böyle bir değişikliğin çekiciliğine kapılsalar da, eninde sonunda o sağ politikaları daha içtenlikle benimseyen ve daha iyi uygulayacak olan partilere kayıyorlar.

Özalcılığın has ve öz takipçileri varken, solda türeyen taklitçilerine kim gider?



Yazarın Tüm Yazıları