Paylaş
Dün, 15 Kasım 1983'te ilan edilen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin kuruluş yıldönümüydü.
Depremler zincirinin son halkası, Türkiye'de, hatta adada bu olayın anlamını derinliğine düşünmekten insanları alıkoymuş, törenlerin tadını kaçırmış olabilir. Ama, AGİT zirvesinin yaklaştığı şu günlerde, Kıbrıs'tan seslenerek Ankara'ya ve İstanbul'a yöneltilen bir ricaya kulak vermeden olmaz.
Rica, geçen hafta, bir cumhurbaşkanından, KKTC'nin Denktaş'ından gelmişti.
Gazeteciler, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan'ın ‘‘AGİT zirvesi Kıbrıs sorunu gibi ortak sorunların tartışılacağı bir forum olacak’’ sözlerini anımsatınca, ‘‘Benim temennim, AGİT'te bizi yeniden üzecek bir terminolojinin kullanılmamasıdır; orada ‘Kıbrıs'ta tek bir hükümet görürüz, o hükümet Rum hükümetidir' gibi hakka, hukuka, gerçeklere itibar etmeyen kararlar çıkmasın, sözler söylenmesin’’ demişti Denktaş. Cumartesi günü de, Türkiye’den gelen bir devlet bakanının bulunduğu bir törende, ‘‘Rum liderinin Kıbrıs Cumhurbaşkanı olarak imzasının yer alacağı kararlar çıkarsa, bizim de yeniden önlemler almamız gerekecek’’ dedi.
Bu, ricadan da öteye, bir uyarıydı.
Bu ülkede uluslararası resmi toplantılar düzenlendiği zaman Ankara'nın büyük derdi, KKTC'nin katılımını sağlayabilmektir. Toplantının çağrısını yapan Türkiye ve katılanlar da az çok dost ülkeler olunca çeşitli formüllerle bir ölçüde aşılabilen bu engel, başkalarınca ve özellikle uluslararası resmi kuruluşlarca düzenlenmiş toplantılar söz konusu olunca büsbütün katılaşır.
AGİT zirvesi de bunlardan biri.
KKTC resmen orada olmayacak. Ama, KKTC'yi ilgilendiren konular konuşulup adanın geleceğine ilişkin, geçerli geçersiz, birtakım kararlar alınacak. KKTC orada yok diye, adanın Türk halkını yaralayacak, devletini meşruluk dışı gösterecek, Güney'deki yönetimi bütün Kıbrıs adına konuşmaya yetkili sayacak ifadeler resmi metinlere konabilir mi?
Türkiye Cumhuriyeti'nin toprağında?
Türkiye'nin ev sahipliği ettiği bir toplantıda?
Türkiye'ce tanınan ve dünyada Türkiye'den başka gerçek koruyucusu olmayan bir devlet hakkında?
Resmi katılımda son sözü söylemek bakımından eli kolu belki bağlı olan Ankara, böyle bir zillete de katlanıp sessiz ve tepkisiz kalabilir mi?
Elbet, hayır. Birleşmiş Milletler'in ve Amerika'nın görüşme çağrısıyla yaptıkları son haksızlıklara bir de bu eklenemez.
Ama, ne yazık ki, bu ülkede başlangıçtan beri Kıbrıs'ı, ulusal dava değil, Türkiye'nin başka davaları için ‘‘kambur’’ sayanlar olmuştur ve bunların sayısı son zamanlarda artmaktadır.
Gazete köşelerinde, televizyonlarda, İstanbul'un iş ve sanat çevrelerinde.
Adada kırk yıldır haksızlığa uğrayan bir halkı unutmakla kalmayıp bölgede bozulan Türk-Yunan dengesine ve Türkiye'nin, GAP'la boru hatlarından sonra bölgede daha çok önem kazanan jeopolitik çıkarlarına da aldırış etmeden.
Paylaş