Beş bin dolarlık inciler

Mümtaz SOYSAL
Haberin Devamı

Devlet Bakanı Güneş Taner, televizyonların kendisiyle yapacakları her mülakat başına 5 bin dolar isteyeceğini söylemiş. Buradan sağlanacak gelir, Güneydoğu'dakiler başta olmak üzere gençlere yönelik eğitim ve spor hizmetlerinin finansmanında kullanılacakmış.

Özal okulundan olduğu nasıl belli, değil mi? Türkiye Cumhuriyeti'nin devlet bakanı olduğu halde, her işin bedelini dolar olarak söylüyor. Kronik enflasyon ülkesi Türkiye'de artık vatandaşların aynı şeyi yapmaktaysa da, bir bakanın böyle konuşması biraz tuhaf kaçmıyor mu?

Ekonominin sağlığı kendisine emanet edildiğine göre, Sayın Devlet Bakanı inşallah bu tuhaflığı kısa zamanda giderir ve her ülkede olduğu gibi Türkler de kendi para birimlerini kullanarak iş konuşurlar.

Zaten, asıl konu bu değil.

Sayın Taner'in kendi mülakatlarına 5 bin dolar, yani 780 milyon lira değer biçmiş olması da şaşırtıcı sayılmaz. Herkes kendi sözünün ağırlığını istediği gibi tartmakta serbesttir.

Serbestliğine serbesttir de, aynı değeri serbest piyasada tutturup tutturamayacağı ayrı sorundur.

Türk televizyon kanallarının serbest piyasasında herhangi bir siyasinin mülakatına 5 bin dolar verecek kanal çıkabileceğini düşünmek zordur.

Çünkü Sayın Taner de çok iyi bilir ki, kanallar mülakat verecek siyasi bulmakta hiç sıkıntı çekmezler. Tam tersine, kanallardan birine mülakat vermek yahut bir iki kelime söyleyebilmek için çırpınan siyasi çoktur. Hazretler zamanlarının çoğunu kanal peşinde koşmakla, muhabir ağırlamakla ve kameramanlara poz vermekle geçirirler.

Yoksa, Sayın Taner yerden göğe haklıdır. ‘‘Az sonra!..'' çığırtkanlığının ardından ünlü bir siyaset adamının sözlerini yayınlayan kanallar, reklamlarının saniyesine bilmem kaç milyon lira aldıkları halde, dakikalar boyu konuşturup sorguya çektikleri insanların ne kendilerine, ne de partilerine yahut sendika veya derneklerine herhangi bir ödemede bulunmayı akıllarından geçirmezler.

Oysa, Özal okulundan kişilerin Türkiye'yi benzetmeye çalıştıkları ülkelerde, yalnız televizyon mülakatları değil, konferanslar, hatta konuşmalı yemeklere ve kahvaltılara katılmalar bile hep parayla olur.

Ama, Türkiye'de insanlar medyaya değil, medya insanlara hükmeder. Devlet adamları, kendi işlerini iyi yapmaktan çok, yaptıklarının iyi yansıtılmasına önem verirler.

Bu tutku öyle ölçülere varmıştır ki, en tepedekiler bile, düzenledikleri törenlere ve toplantılara katılanlara doğrudan doğruya seslenmek yerine, araya sokulan kameralar ve mikrofonlar aracılığıyla ekranların başındaki milyonlara seslenmekten olağanüstü zevk duyarlar. Zamanında gelmeyen televizyoncuları beklemek için konuşmalarına saatinde başlamayan, çıkış merdiveni önüne kameralar yığılmadan uçaktan inmeyen devlet adamı çoktur. Sabahtan akşama kadar görevleriyle uğraştıklarını ve başlarını kaşıyacak vakit bulamadıklarını düşündüğünüz adamların aslında gazete yazarlarıyla görüşmek, televizyon programlarına hazırlanmak, yayın ve yazıişleri müdürleriyle arayı hoş tutmak için ne kadar vakit harcadıklarını bilseniz, şaşarsınız.

Böyle bir ortamda, bir mülakata kim 5 bin dolar verir? Ellini sallasan, ellisi.

Yazarın Tüm Yazıları