Mümtaz Soysal: Beklenti yükseltmek

Mümtaz SOYSAL
Haberin Devamı

Gidiş tam yanlış bir çığıra girmek üzereyken, Başbakan'ın Brüksel molasında söylediği tok sözler her şeyi yerli yerine oturttu.

‘‘Avrupa Birliği konusunda hayallere kapılmıyorum’’ demek, ‘‘Sizi Avrupa'ya üye yaparız vaatlerine kanıp karşılıksız yumuşamayız’’ demekti.

‘‘El açıp çanta doldurmaya gitmiyoruz’’ demek, ‘‘Parayla kandırılıp temel davalarımızdan vazgeçecek değiliz’’ demekti.

‘‘Irak dolayısıyla uğradığımız haksızlık 30-35 milyar dolarlık ekonomik zarara yol açtı’’ demek, ‘‘Siz Kıbrıs'ı ileri sürerseniz, biz de Irak ambargosundan söz açarız’’ demekti.

Bunlar ve bunlara benzer sözler, bir uluslararası görüşmeye giderken edilmesi gereken doğru sözlerdir. Sonuç alacak olan da bunlardır.

Yola çıkarken genellikle edilen salakça iyimserlik sözleri değil.

Dışişleri Bakanı'nın ancak Ecevit konuştuktan sonra ettiği ‘‘İki ülkenin iyi ilişkilerini 2.000'li yıllarda daha iyi yapmanın iddiasıyla buradayız’’ cinsinden ölçülü sözler bile başlangıçtaki beklentileri söndürmeye yetmiyor.

Şimdi, beklentilerin, yalnız bu seferde değil, Batı'ya her gidişte böylesine yükseltilmesindeki nedenleri irdelemenin tam zamanı.

Birinci neden, tersleniş ve dışlanışlardan çok çekmiş bir halkın iyimserliğe ve hatta avutulmaya olan susamışlığıdır. Aldatılmaya hazır yığınları parlak beklentilerin peşine takmak kolay oluyor.

İkincisi, özellikle İstanbul'daki bazı çevrelerin Batı'yla bütünleşmek ve Atlantik ötesiyle berisinin büyük sermayesine yamanmaktaki sabırsızlığıdır. Vaktiyle ‘‘komprador’’ sıfatını fazlasıyla hak etmiş olan dışa bağımlı bir burjuvazi, mevcut bağların kopmasından, hatta azıcık gerilmesinden pek korkar; böyle bir olasılık karşısında yürekler Selanik olduğu için, beklentileri yükseltip karanlıkta ıslık çalmak onların bir kısmına pek iyi gelir.

Üçüncüsü, bu havayı sezen kimi politikacıların aynı çevrelere yaranmak ve oralardan destek bulmak için beklentileri yükseltmekten başka marifet bilmeyişleridir. Böylelikle, dışarıdan da aferinler alacaklarını düşünürler.

Dördüncüsü, doğruları araştırıp yazmak yerine beklenti yükseltmenin medya mensuplarınca en kolay becerilen iş sayılmasıdır. Ne kadarının Polyanna saflığıyla, ne kadarının üç kadeh, iki yemek ve bir gezi karşılığında, ne kadarının haince bağlantılar dolayısıyla yapıldığını kestirmek zordur; tam tanı koymak için Mütareke Bizansı'nın Rahip Frew çevresini iyi bilmek gerekir.

Peki, beklentilerin yükseltilmesini yabancılar niçin ister?

Çünkü, beklentileri önce yükseltmek ve sonra, birkaç gündür tahvil kefaleti, dokuma kotası ve deprem yardımına ilişkin olarak Washington'da yapıldığı gibi, hepsine olumsuz yanıt vermek, ‘‘Bizim asıl önemli saydığımız konulara sıra gelince diretirseniz böyle, diretmezseniz başka türlü olur’’ demenin en etkili yoludur.

Kendi kendine beklenti yükseltip tuzağa düşen toplumlara ders vermenin en hınzırca yolu da budur.



Yazarın Tüm Yazıları