Paylaş
Meclis'teki başörtüsü olayı cumhuriyetin geçmişi ve geleceği bakımından düşündürücüdür.
Solun bütünlüğü açısından da.
Konu, DSP-CHP çekişmesini yahut CHP'nin başına gelenleri aşıyor.
Türk solu, elbette bu iki partiden ibaret değil. Onların dışında, genellikle Marksist kökenden gelen veya Batı'daki ‘‘gökkuşağı’’ akımını yansıtan siyasal kuruluşlar da oldu, var ve olacak.
Ancak, cumhuriyetle sol arasındaki bağlantı söz konusu olunca, her şeyden önce Kuvayi Milliye geleneğinden gelen ya da geldiğini söyleyen bu iki partinin durumu önemli. Öbürlerinin geleceği ve başarı şansı da, bir bakıma, bu konuda yapılacak çözümlemenin doğruluğuna bağlı.
CHP ve DSP'ce temsil edildiği söylenen gelenek, bağımsızlık mücadelesiyle başlayıp ‘‘aydınlanmacı’’ bir uygarlık tasarımına dayanır. O açıdan, Fransız İhtilali'nin jakobinizmiyle akrabadır. Sorun, bu akımın çok partili demokrasiye geçişten sonraki bocalamalarıyla başlar. CHP, ‘‘ortanın solu’’ uzlaşmasından kalkarak dönüp dolaşıp sosyal demokraside ve hatta onun bile yumuşatılmış yorumu olan Blaircilikte karar kıldı. DSP ise, ‘‘Eski CHP’’ ile köken birliğini kabul etmekle birlikte, sağınkilere yaklaşan ekonomik politikaların ve ayrıca Fethullahçıkla flörte kadar varan bir ‘‘inançlara saygılı laiklik’’ anlayışının izleyicisi oldu.
Sonuç, ortadadır: Pazar akşamı da açıkça görüldüğü gibi, Meclis'in dörtte üçüne egemen olmuş bir sağ ve laik cumhuriyet karşıtlığının simgesi durumuna gelen başörtüsünü protesto çırpınışında bir ‘‘sol’’.
Görüntü, Ecevit'in, zaman zaman, cumhuriyetin devrimci kökenini unutarak söylediği ‘‘Laikliği solun tekelinde saymak yanlıştır’’ sözünü doğrulayan bir görüntü değildi herhalde. Sağın laik cumhuriyetçiliği işte bu kadar.
Cumhuriyet, arada sırada ‘‘çağdaşlık’’tan ve ‘‘ulusalcılık’’tan dem vuran, hatta ‘‘özgürlük’’ sözleri bile eden bir karşı-akımın tehdidi altında. Solun, DSP ile CHP'nin de ötesinde bütün kuruluşlarıyla derinliğine düşünmesi gereken sorun budur. Sığlık, burada.
Cumhuriyet karşıtlığı, başörtüsü inadından mı ibarettir?
Yahut, sekiz yıllık temel eğitimle çözülüverecek bir sorun mu var ortada?
Bu konularda oluşmuş olan direnişler, sadece yobazlığın mı sonucudur? ‘‘Yeni dünya düzeni’’ yandaşlığının, plansız, başıboş ekonomik ve sosyal politikaların, kamu girişimciliğini düzeltip kullanma isteksizliğinin hiç mi payı yok? Sınıflar ve bölgeler arası uçurumları daha da büyüten o politikalar yerine, halk yığınlarını sola kazandıracak doğru çizgiler tutturulamaz mıydı?
TÜrk solunun perişan durumunu ve kısmen de olsa CHP'nin başına gelenleri açıklayabilecek önemli nedenlerden biri, bağımsız düşünce yetersizliğidir.
Bu ise, partilerin örgütlenme ve çalışma yöntemlerinden soyutlanamaz. Tartışmayı, kişilerden öteye, o noktada da derinleştirmek gerek.
Paylaş