Paylaş
Politikaya gönül işlerinin karışması çok görülmüştür de, gönül işlerine politikanın karışması enderdir.
Merve Kavakçı ile Bekir Yıldırım resmi nikáhla evlenmişler. Özel yaşamdır; görücüyle mi olmuş, aşk mı, hülle mi, kimseyi ilgilendirmez. Yalnız, bir nokta, Hürriyet'te haberi yazan Kemal Diyarbekir'in dikkatini çekmiş: Daha önce kasım sonu ya da aralık başı olarak düşünülen evlenme tarihi öne alınmış.
Tören hazırlıkları tamamlanmadan.
Vatandaşlık Yasası'nda değişiklik yapan bir tasarının Meclis'e sevk edilmesi üzerine.
Değişiklik, Türkler'le evlenecek yabancı kadınların Türk vatandaşlığına geçişleri için üç yıllık bir bekleme süresi öngörmekte. Bayan Yıldırım'ın daha önce vatandaş olup parlamentoya dönebileceği düşünülüyormuş.
Konu, Bakanlar Kurulu'nun özel durumu çözmek için genel yasa değişikliğine gidişindeki yanlışlık bir yana, daha başlangıçta Yüksek Seçim Kurulu'nun tutumu yüzünden iyice arapsaçına dönmüştür.
İlk bakışta doğru görünen bir tutum.
Yüksek Seçim Kurulu, Bayan Kavakçı'nın seçim tarihinde Amerikan vatandaşı oluşu dolayısıyla ortaya çıkan durumun, kurul tarafından değil, Meclis tarafından karara bağlanması gerektiğini saptarken şöyle bir gerekçeye dayanmıştı: ‘‘Bayan Kavakçı izin almadan yabancı devlet vatandaşlığını kazandığı için Türk vatandaşlığı kaybettirilmiştir, kararı Bakanlar Kurulu'nca seçim sonrasında alınıp 13 Mayıs 1999'da yayınlanmıştır. Dolayısıyla, ‘seçilme yeterliliğinin kaybı' seçildikten sonra olduğu için, üyelikten düşürüp düşürmemeye Meclis karar vermelidir.’’
Buraya kadar, yorumu doğru ve kendi içinde tutarlı bulabilirsiniz.
Tabii, aynı kurulun Bahattin Şeker konusunda aldığı karardaki muhakeme tarzını anımsamıyorsanız.
Şeker, 1991 ve 1995 seçimlerini kazanarak milletvekili olmuştur. Her ikisinde de, sonradan askeri yargı kararıyla geçersiz sayılan bir yoldan ‘‘askerliğini yapmış’’ görünmektedir. Yolun geçersizliği, ilgili işlemlerin üzerinden 12 yıl ve ilk seçilişin üzeinden de 9 yıl geçtikten sonra hükme bağlanıyor. Meclis, ne yapmak gerektiğini bir yandan Yüksek Seçim Kurulu’na soruyor, bir yandan da, ‘‘seçilme yeterliliği’’nin seçimlerden sonra yitirildiğini düşünerek, Anayasa'nın 84. maddesi gereği, üyelik durumunu oylayıp düşürmeyi reddediyor. Yüksek Seçim Kurulu ise, Meclis'ten hemen sonra, ‘‘Hayır, mahkeme kararı seçim sonrasında alınmış olsa da, geçersiz durum daha önce yaşandığı için kişi seçilmiş bile sayılmaz’’ diyor ve Şeker'in üyeliği kendiliğinden düşüyor.
Birbirine çok benzeyen iki ayrı yaşanmışlık, birbiriyle hiç benzeşmeyen iki ayrı hukuk yorumu yüzünden, birbirini hiç görmemiş iki insanı içinden kolay çıkılmayacak bir bilmecede yan yana getirmiştir.
Paylaş