Paylaş
Ekmeğin iyisi, Karadenizli fırıncıların da iyi bildiği gibi, odun ateşinde pişendir.
Pizzanın da.
Bugünlerde pizza ülkesi İtalya'da insanların keyfi kaçmış durumda: Avrupa Birliği, odun ateşinde pizza pişirmeyi yasaklamak üzereymiş. Ateşte yanan hamur kanser yaptığı için.
İtalyanlar, çok bilmiş Kuzey Avrupalıların bu ukalalığına ateş püskürüyor.
Bizdeki kokoreç tartışmasını andıran bir hava. ‘‘Toplumların içişlerine burun sokmanın da bir sınırı olmalı’’ diyen çok.
Burun sokma yalnız pizza pişirmede kalsa iyi! Bu perşembe Avrupa Birliği'nin parlamentosu, Savoia Hanedanı'nın sürgünlüğünü görüşecekmiş.
‘‘Bu da nereden çıktı?’’ derseniz, kokoreç konusunda olduğu gibi, yine bizdekine benzeyen, ama bizim çoktan aştığımız bir konuya girmek gerekecek. İkinci Dünya Harbi'ndeki yenilgiye kadar, Mussolini dönemi de dahil, İtalya krallıktı. Yenilginin ilk günlerinde, yani 1943 Eylül'ünde, kral ailesi tası tarağı toplayıp İsviçre'ye kaçtı. Sol partilerin deyimiyle, ‘‘1938'de Musevi vatandaşlara karşı çıkarılmış ırkçı yasaların sorumluluğunu omuzlarında taşıyarak’’ ve ‘‘halkı Naziler'in insafına terk ederek’’. Bu nedenle, cumhuriyet ilan edilirken geçici bir maddeyle, ‘‘Savoia Hanedanı'nın erkek mensupları ve onların erkek füruu bir daha İtalya'ya dönemez’’ hükmü kondu anayasaya.
Osmanlı Hanedanı'nı iki gün içinde Türkiye'yi terke mecbur eden Meclis kararında olduğu gibi.
Ama, bizde ancak bir çeyrek yüzyıl sürmüş olan bu sürgünlük, İtalya'da yarım yüzyılı bile aşmış durumda. Ne var ki, eski kral Üçüncü Vittorio Emanuele çoktan öldüğü ve şimdi sadece torunu hayatta olduğu için, son aylara gelinceye dek İtalya'da kimsenin bu konuyu dert edindiği falan da yoktu.
Avrupa Parlamentosu dert edininceye kadar.
Şimdi, Kuzey Avrupalı muhafazakárların bir karar tasarısı var o Parlamento önünde: ‘‘Kimse, hangi nedenle olursa olsun vatanına dönmekten yoksun bırakılamaz’’ diyerek İtalya ve benzer durumdaki Avusturya hükümetlerinin sürgündekilere dönüş hakkı tanımalarını isteyen bir tasarı. Buna belki Yunan kral ailesinin durumu da eklenecek ve karara uyulmazsa, Avrupa Mahkemesi'ne gidilecek.
Toplumları nelerin ne kadar derinden yaraladığını bilmeksizin dışarıdan ahkám kesmek bu kadar kolay olmamalı. Nitekim, İtalyan Meclis Başkanı Luciano Violante, ‘‘Faşist rejimdeki ırkçı yasaların bizim vicdanlarımızda açtığı yaradan başkaları ne anlar?’’ diyor.
Bilmiyor ki, dertsizlikten canı sıkılan insanların kendilerini meşgul edecek sorunlar bulup başkalarının işine burun sokuşlarında fazla mantık aranmaz. Türkiye'deki Güneydoğu terörüne kurban giden 30 bin insanı unutup terör başını kurtuluş kahramanı diye el üstünde tutmanın mantığı var mıydı?
Paylaş