Mümtaz Soysal: Ankara'dan Haider dersleri

Mümtaz SOYSAL
Haberin Devamı

Avusturya ile Avrupa Birliği arasında olanlar, Sedat Ergin'in dün yazdığı gibi, Türkiye için hem koz, hem engel sayılabilecek ilginç bakış açıları yaratmış olsa da, aynı ölçüde ilginç olabilecek bir başka yanı var konunun.

Bu yan, Brüksel iyi değerlendirirse, Avrupa sistemi açısından yararlı ders olabilecek bir özellik taşıyor.

Sistemlerin temel ilkeleri ve değerleri ile iktidara gelenlerin geçmişleri ve inançları arasında çelişki doğması, bizim hiç bilmediğimiz bir görüntü sayılmaz. Viyana'daki koalisyon değişikliğiyle kıta çapında ortaya çıkan durumun benzerleri ulusal çapta Ankara'da da yaşandı.

Üstelik, iki kez.

Birincisi, Refah-Doğruyol uzlaşmasıyla kurulan hükümet ve Sayın Erbakan'ın başbakanlığıdır. Laiklik anlayışı tartışmalı bir partinin iktidara ortak oluşu, ister istemez cumhuriyetçi çevrelerde endişe yaratmıştı. İşbaşına geçişten kısa süre sonra Başbakan'ın yaptığı dış ziyaretlerle ve giriştiği temaslarla tedirginliğin nasıl arttığı da hatırlardadır.

Eğer bir başka etken işin içine girmeseydi, sistemdeki tepkinin hemen çok kuvvetlenip hükümeti yıkmaya kadar varmış olabileceğini söylemek yanlış olmaz.

Bazı çevrelerin gözünde hükümeti kurtaran o etken, Refah Partisi'nin iktidar oluncaya kadar sürdürdüğü ekonomik ve sosyal söylemlerden vazgeçmesi ve Çiller aracılığıyla, sistemdeki iç ya da dış sermaye kanatlarının bütün isteklerini yerine getirmeye başlamasıdır. Bu tutum değişikliği, tabanın varlıksız kesimlerinde bugün hálá onarılamayan yaralara yol açmış olsa da, partinin uzun sayılabilecek bir süre iktidarda kalmasını sağlamıştır.

Sonradan, sistemle kurulmuş dengeyi bozup cumhuriyetçi çevreleri tahrik ve tedirgin ederek iktidarı çökerten, çok şükür, laiklik konusundaki takiyyenin beceriksizliği ve Bayan Çiller'in sabırsızlığı olmuştur.

İkinci durum konusunda, 1999 seçimleri sonrası MHP'nin iktidar ortaklığına karşı DSP Genel Başkan Yardımcısı'nın gösterdiği tepkiyi anımsamak gerekir.

O tepkinin baştan etkisiz kılınmasında ve ortaklığın sürdürülmesinde, yalnız Sayın Bahçeli'nin geçmişe ilişkin barışçıl yorumu değil, ekonomik ve sosyal politikalarda partinin sistem karşısındaki uysallığı da rol oynamıştır.

Ekonomide yılların ulusalcı ve kamusalcı yaklaşımlarını unutarak, sosyal politikalarda güç odaklarıyla uzlaşarak, dıştan verilen öğütleri dinleyerek.

Brüksel'in öğrenmesi gereken ders şudur: Bir yanlarıyla sistemlerin siyasal, kültürel, hatta etik yönlerini rahatsız edenler, bunun verdiği kompleksle, aynı sistemlerin başka yönlerini rahatlatmakta hiç kusur etmezler. Haider bile, ‘‘AB bizim rızamız olmadan karar alamaz’’ diyerek özellikle büyük ekonomik çıkarlara dayalı bir sistemi tehdide kalkıştığı halde, iki gün geçmeden uslanmış, uysallaşmış ve süt dökmüş kediye dönmüştür.

Kuyruğuna basılmazsa tırmalamaz.

Yazarın Tüm Yazıları