Paylaş
Ne televizyonlar duyurdu, ne de büyük tirajlı basın bahsetti. Oysa, rapor ilginçti ve Türkiye'deki büyük bir aldatmacayı çürütüp halktan saklanan önemli bir gerçeği açıklamaktaydı.
Rapor, Türk-İş Başkanlar Kurulu'nun 30 Temmuz 1998 kararıyla kurulan ‘‘Özelleştirmeye Karşı Sosyal Devleti Koruma Komisyonu’’nca geçen hafta sunulan bir rapor. Uzmanların gerçekleştirdiği bu ciddi çalışma, dillere pelesenk edilen ve kuşkulu politikaları haklı göstermek için kullanılan klişelerin arkasında ne büyük çarpıtmaların yattığını ortaya koyuyor.
Örneğin, KİT'lerin kamu parası emen birer gayya kuyusu olduğuna inandırılmışsınızdır, değil mi?
Gerçek hiç öyle değil.
Daha doğrusu, son yıllardaki durum eskiden beri söylenenlerden farklı: 1975-83 yılları arasında KİT'lere cari gider sübvansiyonu ve sermaye transferi olarak devlet bütçesinin yüzde 12,5'i kadar pay ayrılıyordu. Sonra bundan vazgeçildi; yeni yatırım yapmak isteyen KİT'ler iç ve dış para piyasalarından çok yüksek faizle borç almak zorunda bırakıldı. Şimdi ise, bütçeden ayrılan pay, yüzde 1-1.5 oranına düşürülmüş durumda.
Genellikle hiç söylenmeyen bir nokta çok daha önemli: KİT'lerin karlarından Hazine'ye aktarılan miktar çoğu zaman Hazine'ce onlara akıtılan paradan fazla olmuştur. Örneğin, Yüksek Denetleme Kurulu'nun rakamlarına göre, 1995 yılında KİT'lere yapılan 16.3 trilyonluk Hazine yardımına karşılık, KİT'lerin aynı yıl dönem kârından Hazine'ye ayrılan para tam 19.6 trilyon!
Dahası var: KİT'lerin yurtiçi gayrısafi hasıla içindeki payları 1995'te yüzde 10.9 oranındayken, toplam vergi gelirlerinin üçte birini yine onlar sağlamış. Ödenen dolaylı vergiler bakımından 500 büyük firma arasında yapılan karşılaştırmada da KİT'ler açık farkla ileride: 1983'te büyük firmaların dolaylı vergilerinde KİT'lerin payı 2/3'müş; 1996-97'de 3/4'e çıkmış!
Yine hep tekrarlanan bir klişe, KİT'lerin fazla insan çalıştıran birer tembellik yuvası olduğudur.
Böyle söylene söylene, 1990'dan sonra KİT'lerden 300 bine yakın insan çıkarıldı. Türk ekonomisinde yaratılan katma değer açısından ortalama yüzde 45 paya sahip olan KİT'lerin payı bu yüzden 1995'te yüzde 40'a kadar geriledi. Ama, daha az personelle çalışan KİT'ler daha çok üretip 1996-97'de 500 firma arasında yüzde 44 katma değer payını yakalamayı becerdiler.
Unutulmaması gereken bir nokta var: Bu sonuçlar, KİT'lerin kötülenip hor görüldüğü, şevkleri kırılan insanların küstürüldüğü bir dönemin sonuçlarıdır.
Hatta, ‘‘Daha da kötülesinler de, satılmaları gerektiğine daha çok inanılsın!’’ denen bir dönem yaşanmış ve yaşanmaktadır.
‘‘Bütün bu ahval ve şerait’’ içinde en vahim olanı şudur: KİT yöneticileri arasında, kamu girişimciliğine inanmayanlar ve başına getirildikleri kurumun satılmasını başlıca ödev bilenler türemiştir.
Onların yerine, KİT'lerin işlevini benimseyen ve başarı için canla başla çalışan insanlar getirilseydi, elde edilecek sonuçları düşünebiliyor musunuz?
Paylaş