Mümtaz Soysal: Alafranga ve alaturka oyalamalar

Mümtaz SOYSAL
Haberin Devamı

Adaylık kabul görse bile, tam üyeliğin yolu ‘‘oldukça uzun’’ olacakmış.

Bu bozuk medya dilinin Türkçesi, ‘‘çok, ama çok sürecek’’ demektir.

Niçin böyle düşünüyor herkes? Çünkü, içte dışta, Avrupa'nın Türkiye'yi tam üye yapmaya ‘‘gerçekten, ama gerçekten’’ niyetli oluşundan kuşku duyulmakta.

Sakın amaç, adaylığı bizlerin bir-iki kuşak göremeyeceğimiz kadar ‘‘uzun vade’’ye yayarak, ‘‘Şark Meselesi’’yle Türkiye ne duruma sokulmak isteniyorsa onu gerçekleştirmek, sonra da Ankara'yı cascavlak ortada bırakmak olmasın?

Malum, ünlü iktisatçı Keynes'in dediği gibi, ‘‘uzun vadede hepimiz öleceğiz’’.

Yöntem oyalama olunca, bunun kabaca ve Yunan'ın her dediğine uyar görünerek yapılacağı sanılmasın. Frenk işinde kabalık olmaz; incelik esastır.

Örneğin, Ankara'nın istediği gibi ‘‘önkoşulsuz adaylık’’ verilirken, özde Türkiye'ye yönelik nice koşul varsa, Atina'nın istedikleri başta olmak üzere, hepsini birden sözde ‘‘herkes için’’ genel ölçütlere bağlama yolu seçilebilir.

Birincisi, ‘‘adaylar komşularıyla anlaşmazlıklarını uluslararası adalet mercilerine giderek çözmelidirler’’ denmişse, ‘‘kızlarıma’’ söylenen bu sözün ‘‘yeni gelinim’’ Türkiye açısından anlamı, ‘‘Bilin ki, Ege konularında Lahey Mahkemesi'ne gitmeden bizden hiçbir şey bekleyemezsiniz!’’ demektir. Oysa, Türkiye'ce istenenin tam olarak bu olmadığını herkes bilmektedir.

İkincisi, ‘‘Bütün adaylar idam cezasını kaldırsın’’ ve ‘‘azınlık haklarına siyasal çözüm bulunsun’’ dendiğinde, bunun anlamı da ‘‘Öcalan'ı asmaya zinhar niyetlenmeyin; Kürt sorununda neler yapacağınızı da ayrıca bildiririz’’dir.

Üçüncüsü, biraz daha somut olarak ve adadaki çözümün belirtilen tarihten çok daha sonraya sarkacağını bile bile, ‘‘Eski Kıbrıs Cumhuriyeti’’yle üyelik görüşmelerine başlama tarihi vermektir. Oysa, Ankara'nın, çözümsüz üyelik bir yana, Türkiye üye olmadan Kıbrıs'ın alınmasını ‘‘hukuksuz’’ saydığı biliniyor.

Bu hınzırca senaryonun yerli ortaklarınca sürdürülen oyalama ise, elbet alaturka olmak zorundadır. Anlamazdan gelmek ve yazıya dökmeden yalan söylemek, alafrangalığa pek sığmasa da, alaturkalığa pekala sığdırılıyor.

Bayan Çiller'in Gümrük Birliği tamamlanırken yaptığı gibi: ‘‘Gümrük Birliği'nde Yunan itirazını kaldırma karşılığında siz de Kıbrıs'ın adaylığını ilan edin; biz sonradan yemek konuşmasıyla itiraz etmiş olalım!’’

Bu sefer de öyle mi olmalıdır? Türk dış politikasının başka boyutları olamazmış gibi kendilerini AB saplantısına mıhlamış olan diplomasinin Brüksel'ci kanadı ve İstanbul'un bazı çevreleri, olan biteni pekala görüp anladıkları halde hiçbir şey olmamış gibi, ‘‘Adaylığı biz becerdik!’’ demenin sarhoşluğuyla Ankara'da yine bilmem kaç pare top atılmasını mı isteyecekler?

Burada ‘‘herkesi kör, álemi sersem’’ sanmıyorlardır inşallah.

Sanıyorlarsa, bilmelidirler ki, burunlarından fitil fitil getirilecektir.



Yazarın Tüm Yazıları