Paylaş
ÇIKMAZA saplanmadan af çıkarmak zordur. Taş yürekler yufkalaşıp kader kurbanı babaları affetmeye kalksanız, öbür babalar babalanır. Tutukevleri doldu diye af çıkarmak da olmaz; aynı mantıkla, tutukevlerinde yer boşaldıkça adam tutuklamak gerekir. Af kapsamına alınan her suç kategorisine mutlaka itiraz eden çıkacaktır; cinayet kurbanlarının yakınlarından batık bankaların dolandırdığı vatandaşlara kadar herkesin aleyhte söylenecek sözü olur.
Aslında, Uluslararası Af Örgütü'ne göre, affa hak kazananlar, sadece, zaten hapsedilmemiş olması gerekenlerdir: Düşünce ve inançlarından ötürü, bunları sözle ya da yazıyla açıkladıkları için hapse konmuş olanlar. Hatta, o kuruluş açısından, bunun bile istisnası olmalıdır: Düşünce ve inanç uğruna şiddet kullanılmasını isteyen ya da savunan affedilmez.
Cumhuriyet ilanı gibi büyük olaylar dolayısıyla çıkarılan aflar söz konusu olduğunda tek kestirme çare, tartışma çıkaracak ölçütler aramak yerine, istisnasız genel affa gidip bütün cezalardan aynı oranda indirim yapmaktır. Bu da herkesi birden ayağa kaldırır.
Kısacası, o iki harflik söz ağza alınmadan önce, dokuz boğumlu boğazda doksan dokuz kez yutkunmak gerekir.
Af tartışmalarının örttüğü bir büyük sorun var ki, aslında, şimdi ondan söz etmek için elverişli ortam doğmuştur: Aylardır bekleyen Türk Ceza Yasası tasarısının ele alınması.
Parlamento, af konusuna ayırdığı ve ayıracağı yüzlerce saatlik vakti bu konuya ayırsa, hem hukuk sistemi için çoktan yapılması gerekeni yapmış, hem de bundan sonra atılacak adımlar bakımından sağlam bir zemin hazırlamış olacak.
Çünkü, ceza yasasının yeniden ele alınması artık kaçınılmaz bir zorunluluk oldu. Bu yapılmadıkça verilecek her karar yeni tartışma yaratacak, sorunları büsbütün karmaşık duruma sokacak. Her şeyden önce, cezaların ağırlığını, birbirine oranını, örneğin büyük sahtekárlık ve küçük gasp suçlarına biçilen cezalar arasındaki uçurumları gözden geçirmek gerekiyor.
Ceza Yasası'nın çağdaş açıdan değiştirilmesi, ite kaka çıkarılmış iğreti ve çekişmeli bir af yasasıyla elde edilecek olandan çok daha sağlıklı sosyal sonuçlar doğuracaktır. Yeni bir ceza yasası, tutuklular lehine kendiliğinden sağlayacağı süre kısalmaları yanında, genel af konusunun yeniden ele alınmasına elverişli ortamı da hazırlamış olabilir.
Türkiye'nin siyasal kadroları, sorunlara ille de lider denenlerin kişisel günlük hesapları açısından bakmak zorunda mıdırlar? Liderlerin bencilliğini ya da miyopluğunu aşmak ve bu ülkenin geleceğini daha geniş bir ufuk açısıyla değerlendirmek çok mu zordur?
Adalet Bakanı niçin böyle bir girişime yol göstermez?
Parti gruplarında niçin kimse çıkıp da, ‘‘Filanca kişi ve falanca kesimin affını bir yana bırakıp herkesin yararına olacak çağdaş ve köklü bir adıma öncülük etmeliyiz’’ diyemez?
Paylaş